Mourinho rakibini çok iyi analiz etmiş. Anladığımız kadarıyla, her yan pasta bir adım öne çıkmayı hedefleyen kompakt bir pres anlayışı empoze etmiş takımına.
Alanyaspor oyunu geniş açıda kurup, ön alan presini kırmayı denedi. Fakat ön alan baskısını daha da öne doğru iten Mou, Alanya'nın geniş açılan dörtlüsünü adeta aut çizgisine kadar itti.
Birbirinden açılan savunma oyuncularının ya çizgiye paralel pas atmaları ya da risk alıp baskı altındaki arkadaşlarına pas vermeleri gerekecekti. Oldu.
Bir çok pozisyonda önden geriye istasyon olmaya gelen oyuncular ile birebir eşleşti Fenerbahçe orta sahası.
Herkesi kale çizgisine kadar birebir takip etmenin de meyvesini kapılan toplarla aldı.
Alanyaspor bir ara tempoyu iyice düşürmüştü ki Fenerbahçe baskı merkezini ikinci bölgeye çekti. Aslında bu da bir tuzaktı.
Topla daha rahat hareket eden Alanya savunması, arkasında daha büyük boşluklar verecekti. Baskı ve pres altında geçen bir ilk çeyreğin ardından bu serbesti, onlara daha rahat top çevirme imkanı sağlarken biraz daha ipleri gevşettiler.
Ardından sahneye Tadic çıktı.
İkinci devrede de adeta şehir savaşı stratejisi yöneten Mourinho'nun takımı, baskı merkezi ile sürekli oynayarak rakibini tedbir alamaz hale getirdi ve ardından yine Tadic - Dzeko golleri ile rakibinin fişini çekti.
Mourinho için rakip analiz konusunda hastalıklı derecede takıntılı derlerdi.
Furkan, Aliti ve Richard denklemi için ürettiği çözümü görünce sanırım bu söylem çok da yersiz değilmiş.
Fenerbahçe yine 3. viteste 3 puanı 3 golle almayı başardı.
Sezon başlarında aşırı efor, ilerleyen süreçte sıkıntı yaratacağı için, bu tip düşük vitesle geçirilen maçların kıymeti ileride anlaşılacak...