Fenerbahçe'nin belirli bir rakip analizi dahilinde oynamadığını görmek için derinlemesine inceleme yapmaya gerek yoktu.
Garanti pasları tercih etmesiyle bilinen Mourinho'nun takımı ilk yarıda %70 pas isabeti ve 200 barajını aşmayan pas denemesi ile dikkat çekti.
Sahada oluşan boşluklara bir türlü tedbir alamaması da cabası.
Adeta baraj kapağında oluşan çatlaklar misali her yandan sızıyordu Eyüpspor koşuları. Halil Akbunar ilk dokunuşlarını doğru yapsa belki de 3 farkla mağlup olunabilecek bir ilk yarı izlemiştik.
Ardından ikinci yarıda daha farklı ve dominant bir Fenerbahçe beklerken, ilk yarının karbon kopyası anlayışla sahada yer alan bir Fenerbahçe vardı.
50-55 metrelik alanın hem ofansif hem defansif tüm yükünü taşımaya çalışan Fred, takımın adeta tek dikine deneyen ismi İrfan. Savunmasına geçişlerde yardım eden En-Nesyri... Zaten bu şekilde anlattığımızda dahi Fenerbahçe'nin ne yapmaya çalıştığı iç içe giriyor.
Karma karışıktı kafalar dün akşam.
Oyunu ya da maçı almaya yönelik hamleler yerine, yorulan oyuncuların yerine onların yaptığı işi yapacak yeni oyuncular sahaya atıldı.
Son yarım saatte merkez tamamiyle riske edildi.
Geçişleri savunmak için tek orta sahayı yeterli görmüştü Mou.
Takım boyu uzadıkça uzadı. Daha uzun alanda daha geç geri top kazanan bir Fenerbahçe boy gösterdi.
Isı haritalarına da baksanız çok net anlaşılacak dengesiz ve ne yaptığını bilmeyen bir tablo çıktı ortaya.
Sezon başında konulan hedeflere taban tabana zıt oyun anlayışı taraftarın da sabrını taşırdı.
Yönetim, teknik direktör ve kadro arasında oluşan güvensizlik artık çok net şekilde görünür hale geldi.
Bu kadar büyük kırılmaların, bu kadar kısa sürede yaşanması, belki de en çok buydu Fenerbahçe taraftarının psikolojisini yoran ve yıpratan gerekçe...
Netice itibariyle 1 puanı kazanç olarak görebileceğimiz kadar kötü tablo...
Bir hafta sonrasında ne olacağını bilmediğimiz muallaklıkla sürdürülen bir süreç...