Maç öncesinde skordan daha merakla beklediğim şey; Fenerbahçe’nin oyun gücünün aynı seviyede olup olmamasıydı… Çünkü önceki sezonlarda kronik sorunlarından birisi de milli aralardan sonra konsantrasyon kaybı yaşamasıydı. Nitekim ezberlerini bozmadan, rehavete kapılmadan yoluna devam eden bir Fenerbahçe daha ilk dakikadan acabaları teker teker sildi.
2023 model kanaryanın yüksek pres ile sahneye çıkışı, genlerini artık tam anlamıyla hatırladığını gösteriyor. Ancak önde presin varolmasından daha önemli şey ne kadar verimliliği olduğudur. Verimliliği anlamak için şu istatistiğe bir bakalım;
Fenerbahçe bu sezon ligde oynadığı 9 maçın 5 tanesinde ilk 10 dakikada gol buldu. Bu istatistik presin arkasında fizik gücüyle beraber bir oyun aklının da var olduğunun kanıtıdır. Bir takıma doğru saha paylaşımını öğretebilir, yüksek pres ile topu hızlı kazanma aşılayabilirsiniz. Ancak topu kazandığınız anda şablonlar kurup, birbirine benzeyen goller atmak, skor yükünü fazla oyuncuya dağıtmak çok ciddi bir organize aklın işaretidir.
Szymanski’den Safkan Santrafor Golü
Maçların en kritik golleri açılış golleridir. Nitekim bu ihtişamlı sezon girişindeki çakıl taşlarını temizleyen bir oyuncuya sahip FENERBAHÇE… Sebastian Szymanskinin performansındaki sıçrayışta Dzeko'nun rolünün çok önemli olduğunu düşünüyorum. Geçen sene forvet bölgesini paylaştığı Lautaro Martínez nasıl bir konfora sahipse, benzer alanları Polonyalı partnerine de sunuyor. Dzeko'nun oyun aklının Szymanski'nin kariyeri için çok farklı bir basamak oluşturuğunu düşünüyorum.
Ligin kalitesi iki lokomotif klübümüzün omzunda…
Bu kadar uzun süren galibiyet serileri şampiyonluk habercisidir. Ancak öyle bir sezonun içerisindeyiz ki; 17 maç galibiyet serisi yakalayan istatistikleri resmen kıran bir takım, orta viteste 2 kulvarda zor maçlara çıkan rakibi ile benzer puan ortalamasına sahip durumda. Fenerbahçe oyun ve oyuncu kalitesiyle, Galatasaray ise oyuncu ve ezberlenmiş oyuncu bağlantıları sayesinde (henüz olgunlaşmamış bir oyunu olmasına rağmen) Türkiye ligini izlenebilir kılıyor. Ancak iki takımın kendi aralarındaki maçlar dışında ekranlara bizi kitleyebilecek bir karşılaşma çok nadir rastlanacak gibi duruyor. Oyunlarına antitez oluşturabilecek birbirlerinden başka rakibe henüz sahip olmayan bu iki dev düğümü gevşetmek için 9 hafta daha beklemek zorunda…
Volkan Demirel
Sözlerimin sonunu Volkan Hocaya teşekkür ederek bitirmek istiyorum. Volkan Demirel’in oyunculuk zamanlarında gördüğümüz o sağlam karakter ve asi ruhu aslında çok kısıtlı bir yönünü temsil ediyormuş. Bize armanın değerini hissettiren, sahada amatör ruhla mücadele eden bu koca adam, içinde mükemmel bir akıl, cesaret ve teknik beceri barındırıyormuş. Bu zor zamanlarda yaralı bir şehre kocaman bir umut olduğu, bize futbolun sadece futbol olmadığını, KAYBETTİĞİ ANDA HİÇ DÜŞMEMİŞÇESİNE TAKIMINI SIRTLAYARAK, yürümeyi öğretip bir amaç verdiği için teşekkür ediyorum. Fenerbahçeli Volkan olmasından dolayı da gurur duyuyorum.
Bir gün Saraçoğlu çimlerinde yeniden aynı hedeflere bakmak dileğiyle… Başarılar Volkan Demirel… BAŞARILAR HATAYSPOR…