Iga Swiatek, Indian Wells'te top toplayıcı çocukla arasında geçen olayla alakalı Instagram hesabından açıklamalarda bulundu.
Iga açıklamasına, ''Yılın en sevdiğim turnuvalarından biri geride kaldı. Yavaş yavaş istediğim yöne doğru ilerliyorum ve buradan kuvvetli bir performans, birçok güzel anı ve bazı değerli derslerle ayrılıyorum.'' şeklinde başladı.
''Son zamanlarda, korttaki davranışlarım ve duygularımdaki değişimler hakkında çok fazla konuşulduğunu biliyorum. Kendimi açıklamak zorunda kalmak beni memnun etmese de spekülasyonları ve temelsiz teorileri noktalamak için kendi bakış açımı paylaşmamın zamanı geldi.''
''Öncelikle, son maçımdaki olayla başlayacağım. Evet, doğru. Hayal kırıklığımı gurur duymadığım bir biçimde ifade ettim. Niyetim asla topu kimseye doğru savurmak değildi, sadece hayal kırıklığımla topu yere vurarak baş etmeye çalışıyordum. O çocuktan hemen özür diledim, göz göze geldik ve bundan pişman olduğumu söylediğimde birbirimize başımızı salladık. Daha önce birçok oyuncunun hayal kırıklığı içinde topu yere vurduğunu gördüm ve açıkçası bu kadar sert eleştiriler beklemiyordum. Genellikle bu tür dürtülerimi kontrol ederim, bu yüzden yarı şakayla bu konuda tecrübeli olmadığımı ve anın sıcaklığıyla topa yanlış şekilde vurduğumu söyleyebilirim.''
''İkinci olarak, duygularımı ifade etmem gerekiyor. Geçtiğimiz yılın ikinci yarısı benim için son derece zordu, özellikle pozitif doping testim ve kontrol edemeyeceğim durumların sezon sonundaki hedeflerim için mücadele etme şansımı elimden alması nedeniyle. Bu, kendime dair bazı şeyleri yeniden düzenlememi gerektirdi. Avustralya'da, önceki yıllardaki zayıf performanslarımın ardından, beklentim olmadan oynadım. Sadece işime odaklandım ve çabalarıma rağmen bir başka Avustralya Açık'ın daha benim istediğim gibi gitmeyebileceğini kabul ettim. Bu mental yapı sayesinde çok iyi performans gösterdim ve finale ulaşmaya da yakındım.''
''Ancak Orta Doğu'daki turnuvada, pozitif test sonucum yüzümden ekim ayında iki yüksek sıralamalı turnuvayı kaçırmamın ve geçen yılın olağanüstü sonuçlarının (sezonun ilk yarısında dört 1000'lik turnuva ve bir Grand Slam kazanmam) sıralamamı etkilemeye devam edeceğini ve bu sezon süresince 1 numara olma şansımı elimden alacağını fark etmem beni çok etkiledi. Beni derinden üzdü. Bu hissi Dubai'de bana baktığınızda rahatlıkla görebilirdiniz.''
''Geçmişteki hayal kırıklıklarına takılıp kalarak ve kontrolüm dışındaki şeyleri düşünerek oynamanın doğru yol olmadığını biliyorum. Ekibim ve ben bu sorunu hemen fark ettik (onların deneyimi sayesinde, muhtemelen kimsenin hayal edemeyeceği kadar hızlı şekilde), ancak böyle şeyleri değiştirmek ciddi zaman, çaba ve takım desteği gerektirir.''
''Bu beni iki önemli sonuca götürüyor.''
''İlk olarak, kendiniz üzerinde çalışmak bir kez başardığında sonsuza dek sürdürebileceğiniz bir şey değildir. Bazen iki adım ileri, bir adım geri gideriz. Sürekli, bu bulmacanın yeni parçalarıyla karşı karşıya kalıyorum: koşullar değişiyor, deneyimlerim evriliyor, ben evriliyorum, rakipler evriliyor ve sürekli uyum sağlamam gerekiyor. Bu asla kolay değil ve şu anda benim için daha da zorlayıcı. Spor robotlar tarafından oynanmıyor. Üç inanılmaz sezon geçirdim, ancak hiçbir şey emek olmadan gelmiyor ve sonuçların her zaman kolayca ve kontrol altında geleceğinin garantisi yok. Hayat böyle, spor da böyle. Bazen ben bile bunu unutuyorum.''
''İkincisi, sürekli yargılanmak. Çok konsantre olduğumda ve sahada fazla duygu göstermediğimde, bana robot deniyor, tavrım insanlık dışı olarak etiketleniyor. Şimdi daha çok ifadeyle oynadığım, duygularımı gösterdiğim ve zihinsel dengemi sağlamakta zorlandığım için, aniden olgunlaşmamış veya histerik olarak etiketleniyorum. Bu sağlıklı bir standart değil. Özellikle de sadece altı ay önce kariyerimin ince bir ipliğe bağlı olduğunu hissettiğimi, üç haftayı her gün ağlayarak geçirdiğimi ve korta çıkmak istemediğimi düşündüğümde. Bugün, yaşadığım her şeyden sonra, hala bu deneyimleri düşünüyor ve onlarla yüzleşiyorum. Bunu paylaşmak bir şeyi değiştirecek mi? Muhtemelen hayır, çünkü yargılamayı, teoriler üretmeyi ve başkalarına fikirlerimizi dayatmayı ne kadar sevdiğimizi açıkça görüyorum. Ancak belki de yaşadıklarımı gerçekten anlamak isteyen birkaç kişi bunu anlayacaktır. Her durumda, dayatılan bu standart kesinlikle benim standardım değil. Ekibimin ve benim bu standartlarla saldırıya uğramamızı kabul etmiyorum.''