Geçtiğimiz yıldan bağımsız, eldeki kaliteli kadroya "winner" mantığını oturtmak isteyen ve direkt futbol arzusu ile bunu harmanlamak istiyorlar.
Daha direkt, daha stabil, daha kontrollü ve garantici, ekonomik oynayan aynı zamanda yüksek yüzdeli atan, atakları muhakkak ve muhakkak sonlandırma temelli olgunlaştırmak isteyen bir felsefe oturtulmaya çalışılıyor.
Oyun merkezini sürekli hücum etmeye çalışıp kaptırdığında yüksek eforla yeniden kazanmaya çalışan "3. Bölge" yoğunluklu bir anlayıştan, kompakt kalan ve takım boyunu kısaltarak "pres takibi" yapan, 2. Bölge yoğunluklu bir hâle getirmeye çalışan çalışmaları gözlemliyoruz.
Uzaklaştırma yaparken dahi bir plan dahilinde hareket edilmesini istiyor Mourinho. Bölge odaklı değil hedef odaklı hareket etmek istiyor. Doğru yere değil hedef adama oynamak istiyor.
Denge, olmazsa olmazı gibi görünüyor.
Ceza sahasına giriş başına yaratılan tehdit ortalaması 0.08. Topla oynamada bariz bir feragat mevcut. Bunun aksine ikili mücadele, hava topu başarısı ve pas arası parametrelerinde planlanan ve belirlenen hedefler var.
Orta sayısı sınırlandırılmış. Rastgele vurulan top istemiyor. Oyuncuları özgür bırakıyor fakat bir plan dahilinde.
Kademe kademe sindirerek bölge atlayan bir takıma sahip olmak istiyor The Special One.
Bunlar için elbette zamana ihtiyaç duyuyor. Eylül ayı sonuna kadar "Max" performans beklentisi gereksiz bir baskı unsuru gibi görünüyor.
Altı numaraya yapılacak bir hamle, birden fazla oyuncunun performansına doğrudan etki edeceği gibi, Mourinho'nun temel arzu ve taleplerini de yerine getirmek için mihenk taşı niteliğinde.
İsmail Yüksek kötü bir 6 numara iken Avrupa çapında bir 8. İmkanı olan oyuncuyu Fred'den dinleyebilir.
Eğer birisine kredi verilmesi gerekiyorsa, performans taban ve tavanı birbirinden fersah fersah uzak kapalı kutu bilinmezlerle dolu bir teknik adam yerine, vaat ettikleri gerçekleşir ise "winner" karakteri yerleştirme doneleri sunan Mourinho kesinlikle doğru isimdir...