İster sosyolojik deyin, ister geleneksel, ister yapısal, ister kurumsal… G.Saray’ın F.Bahçe’den en büyük farkı futboldaki vizyonu Avrupa başarısı olarak koymak. İki camianın genleri, kulüp kodları öyle gelişmiş, zenginleşmiş. Kimi G.Saray’ın okul kökeni sebebiyle bunun olduğunu savunabilir. Kimisi de 1959’dan 1987’ye kadar Fenerbahçe futbol orginazasyonunun “şampiyonluk kültürü” üzerine temellendiğini, bu temele sıkı sıkıya bağlı kalmanın bir alışkanlık olduğunu belirtebilir. Zaten yazımızın konusu bir Fenerbahçe eleştirisi değil; iki camia arasındaki farkın altını çizmek. Türkiye şampiyonluğu G.Saray için ARAÇ, F,Bahçe için AMAÇ…
Peki G.Saray’da bu niye böyle? Üzülerek söyleyebilirim ki 30 yaş altı kardeşler, evlatlar G.Saray tarihini handiyse 1996’dan başlatacaklar. Fatih Terim dominasyonu öncesinde kulüp adeta yok kabul edilecek. Halbuki 1481’e yani Gül Baba 2.Beyazit karşılaşmasına, 1856’daki Mekteb-i Sultani kuruluşuna bir baksalar, G.Saray’ın zaten “topun üç direk arasından geçmesinden mütevellit bir yapı olmadığını” fark edecekler. Hepi topu 2-3 kitap okunsa, tuttukları takımın bir futbol organizasyonu değil; kültür bileşkesi olduğunu fark edecekler.
Sevgili Gazeteci büyüğüm Ahmet Çakır’ın 108 YILIN ASLANI kitabının 169. sayfasında Şampiyon Kulüpler Kupası’nda 1962-63 ve 1969-70 sezonlarında çeyrek final oynamış bir G.Saray’ları olacağını görecekler. Ayrıca dönemin Şampiyon Kulüpler Kupası, Kupa Galipleri Kupası ve UEFA Kupası’nda da defalarca ikinci tura kalmış bir G.Saray görmeleri mümkün olacak.
İkinci tura kalmaya burun kıvırmayalım… Çünkü gerek dönemin endüstriyel güç farklılıkları, gerek Türk futbolunun içinde bulunduğu durum, gerekse tesis türü yetersizliklerle bir Türk takımının 60’larda 70’lerde tur atlaması kıymetli. Dönem ki, ŞEREFLİ YENİLGİLER DÖNEMİ…
Malumunuz bu mutsuzluk zinciri, küçük Emrah hali 87 şampiyonluğu sonrası alınan PSV galibiyetiyle kırılıyor. Bir yıl sonra 88-89 meşhur Şampiyon Kulüpler Kupası yarı finaliyle hedefler başka yerlere evriliyor.
89-90 UEFA Kupası 3.turu ve 91-92 Kupa Galipleri çeyrek finalini de atlamamalı. Ardından 96-2000 ve bildiğiniz zirveler…
Bu sırada kritik bir sembol var. 1987-88 sezonu ilk iç saha maçı ve açılan bir pankart… Pankrat yani taraftarın “söylediği” …. Genden kandan içten gelen adeta bir futbol özdeyişi…
YETMEZ BİZE BİR KUPA, HEDEF ARTIK AVRUPA…. İşte bugün de tam da bu… G.Saray’ın 22-23 şampiyonluğu sonrasında tam 34 sene öncesinde olduğu gibi hedefi bir Avrupa Kupası olmalı.
Anlıyorum… “Şampiyonlar Ligi kadrosu kurulmalı” türünde son derece duygusal ve kese düşünmekten uzak anlatılar var. Taraftardır ister… Ancak biz eli kalem tutanlar, bu duyguları anlamakla birlikte akl etmek durumundayız.
Türk olarak, G.Saray’lı olarak elbette o müziği Ali Sami Yen’de duymak isteriz. Ancak oralar bugün için “gruplara kalsak bile” güçlü hedefler, zorlu yollar…
Birçok taraftarın eleştirisine maruz kalacağımı bile bile diyorum ki… Makul hedef UEFA Avrupa Ligi Yarı Finali veya KONFERANS LİGİ ŞAMPİYONLUĞU olmalıdır. Çünkü bu harika şampiyonluğun tacı bir kupa olmalıdır.