Süper Lig'de 31. haftada golsüz maç yok. Toplam 34 gol atılmış. 2 maç eksik oynandığını düşünürsek bu sayı oldukça yüksek. Ligde kalma hesapları ve Avrupa planları her maçın senaryosunu bambaşka bir noktaya getirebiliyor...
Ben iki aynı skorlu maçı konuşacağım:
Galatasaray evinde Fatih Karagümrük ile 3-3 berabere kaldı.
Okan Buruk sezon başında eleştiriliyordu. Takımın gol sıkıntısı, oyun içi hamleleri, ideali bulana dek yaptığı denemeleri, Mertens ısrarı -ki bunda haklı çıktı... Ama şimdi takıma bakanın aklına hocanın tercihlerini sorgulamak gelmiyor
"Zaniolo santrfordaymış"
"Sol bek Adekugbe oynamış; olmuş-olmamış"
yine de kabul görüyor bir şekilde.
Takım da Galatasaraylılar da şampiyonluğa inanmış kaldı ki bu maçta da o inancı yok edecek bir oyun yoktu Galatasaray'da.
Nitekim puan kaybı "yol kazası" olarak değerlendirildi.
Gomis'e gelince; söyleyecek çok şey yok. Bana göre çok iyi bir insan, iyi bir golcü. Ama aldatan bir daha aldatır...
Diğer 3-3'lük maça geçelim...
Hani sezon bittiğinde kaderi belirleyen bir maç seçilir ya; "Ah o maçı kazansaydık var ya!" dersiniz... Beşiktaş'ın son şampiyon olduğu sezon bir Sivasspor maçı vardı Fenerbahçe'nin.
Fenerbahçe için belki de o maçtı İstanbulspor maçı.
Galatasaray'ın puan kaybettiği haftada son dakikalarda da değil; şöyle net bir galibiyet alsaydı belki de kartlar yeniden dağıtılacaktı... Belki de diyorum. Bakın kaç kere belki de dedim. Çünkü Fenerbahçe'de ritim Galatasaray gibi seyretmiyor. Jesus'un en doğru tercihi bile sorgulanıyor. Son dakika gelen 3 puanlar da suyun berraklaşmasına izin vermiyor. Taraftarların da kimyası bozuldu. Yine tribünlerde anlık duygu değişimleri izledik. Ama artık onlara diyecek lafım yok. Fenerbahçe'de karanlıkta da aydınlıkta da duygu değişimine yer vermeyen tek şey Arda Güler... kim bilir belki Jesus sezon başında bazı ısrarlarından vazgeçseydi bu hafta bu maç Fenerbahçe için de "yol kazası" olurdu... Ama kader olacak gibi...