Basketbol

Shane Larkin'den Erdem Can sözleri

Abone Ol

Basketbol Süper Ligi şampiyonu Anadolu Efes‘te takımın yıldızı Shane Larkin, beIn Sports’tan Uygar Karaca’ya gündeme dair  açıklamalarda bulundu.

Sezonu değerlendiren Larkin, “Bireysel olarak zorlu bir sezon geçirdim diyebilirim. Sezona sakat başladım ve yeni gelen takım arkadaşlarımla bir süre ritmimi yakalayamadım. Sezon başında yüzde yüzümü yakalayamamam ve takım arkadaşlarımla o kimyayı bulamamam hayal kırıklığı yarattı diyebilirim. Çünkü son dört sezonda hep üst seviyedeydik. Ya finalisttik ya da şampiyon oluyorduk. Bu yüzden play-offlara kalamamak ve son şampiyon unvanıyla üst üste 3. şampiyonluğu kaçırmak kesinlikle hayal kırıklığı yarattı. Ama bence bu takımın nasıl bir karakteri olduğunu da gösterdik. Çünkü bu hayal kırıklığından sonra pes edebilir ve ‘tamam’ diyebilirdik. Bir araya geldik ve mücadele etmeye devam ettik. Ve bir şekilde şampiyonluğa ulaşmayı başardık. Bu yüzden kesinlik zorlu bir sezondu. Ancak Türkiye Ligi’nde yeniden şampiyon olmak güzel bir duygu” dedi.

EuroLeague’de play-offa kalamamalarının hayal kırıklığı yarattığını söyleyen yıldız oyuncu, “Tepeden tırnağa takımdaki herkes hayal kırıklığına uğramıştı. Elendikten sonraki birkaç gün tamamen hayal kırıklığı içinde ve mutsuzduk. Ama günün sonunda bir araya geldik ve sezonun o kısmı artık bitti dedik. Buraya geldiğimden beri ister Türkiye Ligi ister EuroLeague olsun takım olarak her zaman birden fazla hedefimiz oldu. EuroLeague’i kazanma hedefimizi gerçekleştiremesek de Türkiye Ligi’ni kazanmaya ve son beş yıldır olduğu gibi Türkiye Ligi’nin zirvesinde olmaya kararlıydık. Ve takım olarak bunu başardık. Takım, koçlar, oyuncular ve tüm çalışanlar için bu kadar uzun süre bağlı kalmak büyük bir inanç göstergesiydi. Şampiyonluğu kazanmak her zaman iyi hissettirir. Şimdi de öyle hissettiriyor.” ifadelerini kullandı.

Basketbol Süper Ligi’nde play-offlarda ve Fenerbahçe serisinde pek çok faktörün ortaya çıktığını söyleyen Shane Larkin, “Günün sonunda birçok insanın parkede ve parke dışında bize söyleyecek çok şeyi vardı. Özellikle EuroLeague’de play-offlara kalamadığımızda ya da yarı final serisinin ilk maçında Fenerbahçe‘ye kaybettiğimizde. Bence bu bir uyandırma ikazı gibiydi. Bu noktada mesele maç kazanmak ya da kaybetmek değildi. Mesele kendine olan ve oyuna olan saygıydı. Ve karakterimizi o anlarda gösterdiğimizi düşünüyorum. Play-offların ilk maçında deplasmanda 42 sayı fark yiyerek mağlup olmuşsunuz. Taraftarlar, ‘Miami’ye dön. Bodrum güzeldir, oraya git” diye bağırıyorlardı. Taraftarların ne kadar tutkulu olduğunu biliyorsun. Hala yapacak işlerin olduğunu ve mücadele etmek zorunda olduğunu anlaman gerekiyor. Ve bence karakterimiz bu zorlu anlarda gerçekten öne çıktı. Clyburn faktörü de ortaya çıktı. Bu sezon ve bu seride pek çok faktör ortaya çıktı. Ama günün sonunda o zorlu atmosferde gidip kazanmamız ve sahamıza avantajlı dönmemiz gerekiyordu. Ve sonrasında hiç maç kaybetmemek, takım olarak inancımızı ortaya koyuyordu.” açıklamasını yaptı.

Will Clyburn ve Vasilije Micic ile birlikte oynama konusunda da konuşan yıldız oyuncu, “Vasilije Micic ve Will Clyburn ile oynamayı seviyorum. Çok keyifli çünkü parkede yeteneğe sahipler. Hayal kırıklığı yaratan tek şey bu sezon hepimizin birlikte oynamak için pek fırsatının olmaması. EuroLeague’de birlikte 7-8 kez birlikte oynadık. Birçok maç kaçırdıktan sonra o ritmi bulmak, o birlikteliği bulmak zor. Ben iyileştim. Bu kez Will Clyburn ve sonrasında da Vasilije Micic sakatlandı. Bu nedenle hepimizin aynı anda parkede olduğu ve ne yapacağımızı çözecek çok fazla zamanımız olmadı. Ama bence sezonun sonlarına doğru bunu gördünüz. Açıkçası harika takımlarla oynadık ve bu maçları oldukça inandırır bir şekilde kazandık. Bence her şey yolunda gitti. Sadece bu anı çok daha erkenden yaşamak için yeterli zamanımızın olmaması üzücü” sözlerini söyledi.

Ergin Ataman’ın ayrılığı ve yeni başantrenörü Erdem Can’a da değinen Larkin, “Son beş yılda burada çok fazla başarı elde ettiğimizi düşünüyorum. Kulüp için yapabildiklerine, bizim oynamamıza ve bir nevi büyümemize izin vermesine saygı duymaktan başka bir şey yapamam. Ancak yeni bir maceraya atılmaya ve son birkaç yıldır zor dönemlerden geçen Panathinaikos‘a gitmeye karar verdi. Ona yeni yolculuğunda bol şans diliyorum. Yeni koçumuz ise benim buradaki ilk yıllarımda Fenerbahçe’deydi. Sonra ABD’ye gitti ve en iyi arkadaşlarımdan bazılarıyla çalıştı. Orada koçluk yaptı ve şimdi döndü. Türk Telekom’da harika bir sezon geçirdi ve bence kendini kanıtladı. Bana göre bu fırsatı kesinlikle hak ediyor. Onunla konuştum ve gerçekten çok pozitif görünüyordu. Buraya gelip yapabilecekleri hakkında oldukça inançlı ve heyecanlıydı. Kendini adamış görünüyordu. Ergin Ataman’ın da bu kulübe ve kariyerime kattıklarına derin bir saygı duyuyorum. Koçumuz kim olursa olsun takımım için her zaman savaşmayı istiyorum. Standartlar hiçbir zaman değişmez. Koç, başkanın şampiyonluğu istediğini biliyor. Ben ve bu takımdaki herkes burada olduğu müddetçe koç kim olursa olsun hedefimiz aynı olacak. Erdem Can ile çalışma fırsatı bulduğum için gerçekten heyecanlıyım ve neler olacağını hep beraber göreceğiz.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin hayatında çok etkili olduğunu söyleyen Larkin, “Türkiye olan bağım basketbolun çok daha ötesinde. Beni bu ülkeye getiren şey basketboldu. Buraya geldiğimden beri yaşadıklarım bakış açımı değiştirdi. İnsan olarak beni daha iyi biri yaptı. Bu ülkeye içten bir sevgi duyuyorum ve her zaman buraya bir şekilde bağlı kalacağım. Zamanla bu duruma nasıl devam edeceğimi göreceğiz. Ama kesinlikle Türkiye benim hayatımda çok etkili oldu. Ne kadar saygı ve hayranlık duyduğumu kelimelerle anlatmak çok zor. Burada olmak harika.” dedi.

Shane Larkin Vakfı’yla ilgili de konuşan başarılı oyuncu, “Açıkçası 2020 yılında Türk vatandaşı olunca bu fikir aklıma geldi. Buradaki ikinci sezonumdu. Değişik deneyimler, değişik şeyler yaşadığım bir dönem oldu. İyi anlaşmaların olduğu farklı fırsatlarım oldu. Türkiye’den ayrılma fikrini kabullenmeye çalışıyordum ancak bana hiç doğru gelmedi. Benim için daha büyük bir şey olduğunu biliyordum. Sanki bu ülkede olmalıymış gibi hissediyordum. Bu ülkenin bana kattıklarından sonra neler yapabileceğimi, topluma daha fazla nasıl dahil olabileceğimi ve kelimelerle anlatamayacağım kadar saygı duyduğumu göstermek istedim. Nasıl bir katkıda bulunabileceğimi düşünüp durdum. Ve sonra bulamadığım şeyi buldum. Çevremdeki insanlarla birlikte bir vakıf kurma fikrini bulduk. Son birkaç yıldır saha içi ve saha dışı çok fazla destek aldığım bir platformumuz var. Benzer fikirlere sahip insanların gelip çocuklar için bu farklı fırsatları yaratmaya çalışabilecekleri ve kendimi topluluğa dahil edebileceğim bir platform veya vakıf oluşturup oluşturamayacağımı düşündüm. Böylece bütün fikir bir araya geldi” sözlerini söyledi.

Yaptıkları çalışmalarla ilgili konuşan Larkin, “İlk başlarda çok yavaş ilerliyorduk açıkçası. İlk etkinlik olarak çocuk esirgeme kurumlarına gittik. Onlara hediyeler vererek birlikte eğlenceli vakit geçirdik. Onlara biraz mutluluk ve eğlence getirerek onlar için bir bayram havası yarattık. Bundan birkaç ay sonra deprem oldu ve biz yardımları ona göre ayarladık. Sosyal medyadan da tüm dünyaya bu trajik olay ile ilgili çağrı yaparak, dünyadan yüzenlerce insandan yardım topladık. Oradaki hayatları yıkılmış olan birçok çocuğa tekrar eski özgür yaşamlarını sağlayabilmek adına ücretsiz eğitim, öğretim görebilecekleri ve kendilerini iyi hissedecekleri alanlar yarattık. Bunlar şu ana kadar son altı ayda yaptığımız iki şey. Daha çok yardım edip devam etmek istiyoruz” açıklamasını yaptı.

Obsesif Kompulsif Bozukluğu olan mücadelesiyle ilgili de konuşan milli oyuncu,  “Çocukken obsesif kompulsif bozukluğu ile mücadele ediyordum. Başta kendini, bazı şeyleri neden yaptığını ya da iyi hissetmek için bazı şeyleri neden yapmak gerektiğini anlamıyordum. Kimseye yük olmak istemiyordum, kendi içimde çözmeye çalışıyordum. Bir nevi kendini kayıp hissediyorsun. Benim dışımda annem de aynı şeyle mücadele ediyordu. Şimdi o da çok daha iyi hissediyor. Çok mücadele etti. Ben gençken terapiye gittim ve neler olduğunu anlamaya başladım. Anlamaya başlayınca nasıl başa çıkabileceğimi de gördüm. Nasıl büyüyebileceğimi ve nasıl daha iyi başa çıkabileceğimi çözdüm. İnsanlar basketbol hayatımızı görüyor ama arka planda herkesin mücadele ettiği içsel durumları kimse bilmiyor. Şimdi bu platformda durup, ‘Hey ben başarılı bir basketbol oyuncusuyum’ bir noktada ben de zorluklarla mücadele ettim, bir noktada ben de kendimi sorguladım. Benim de kaygılarım vardı. Farklı yerlerden yardım aldım, etrafımda daha güvenli bir ortam yaratıp, tutkularımın peşinden gittim ve daha iyi olabileceğime inandım

Benim ki basketboldu, takıntılarım da mikroplar ve temizlikti. Neden bilmiyorum fakat basketbol oynarken hiç mikropları düşünmüyorum. Sadece oyuna odaklanıyorum. Gereksiz hiçbir şeyi düşünmüyorum. Bu başkası için şarkı söylemek olur, resim yapmak olur, okumak ya da koşmak olur ya da milyonlarca farklı şey olabilir. Önemli olan şey, kendin için güvenli limanı bulmak. Bu benim için kesinlikle basketboldu. Basketbol benim için bu zor durumlardan kurtulmam için önemli bir yol oldu” sözlerini söyledi.

Shane Larkin Vakfı’ndaki uzun vadeli hedeflerine de değinen Larkin, “Benim uzun vadede planlarım diğer çocuklarla eşit şartlara sahip olmayan çocuklar için fırsatlar ve tutku duydukları konular üzerine yaratıcılıklarını kullanabilecekleri alanlar yaratmak. Spesifik olmak gerekirse yapabileceklerimize bir üst sınır koymak istemem ama çevremde bir ekibim var. Birçok güzel fikrimiz var, burslar gibi. Büyümek için yaptığımız şeye inanan diğer şirketlerle, markalarla ortaklıklar kurabiliriz. Bu çocukların daha fazla üretmesi, başarması ve bu yolculuğun bir parçası olmak adına etki altında kalmalarına yardım etmek isterim. Bunlar benim uzun vadedeki planlarım diyebilirim” dedi.

Son olarak Larkin vakfında yaptığı çalışmaların kendisini EuroLeague şampiyonluğundan daha çok mutlu hissettirdiğini söyledi ve, “EuroLeague şampiyonluğu o anda harika hissettiriyor. Ama ertesi gün uyandığınızda normal hayata dönmek zorundasınız, bu duygunun ne kadar güzel olduğundan defalarca bahsetseniz de… Fakat bu duygunun arkasında bu çocukları takip etmek, nasıl bir gelişme gösterdiklerini, başardıklarını görmek, düşüncelerinin nasıl geliştiğini görmek bana çok daha fazla memnuniyet veriyor. Eğer bununla saha dışında aynı seviyede başarı gösterebilirsem bu beni kesinlikle 20 kat daha fazla mutlu eder.” diyerek sözlerine son noktayı koydu.