Ticarileşen Futbol ve Gölgesinde UEFA Şampiyonlar Ligi “Keyfi”

Şampiyonlar Ligi'nin atası olarak adlandırabileceğimiz Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası ilk olarak 1955 yılında çift maçlı eleme sistemiyle düzenlenmeye başlanmıştı. Bu dönemde şampiyonaya yalnızca, önceki sezonda ülkesinin en üst ligini şampiyon olarak tamamlamış takımlar katılabilmekteydi.

Abone Ol

1992-93 sezonunda ise bu kupa UEFA Şampiyonlar Ligi adını aldı ve lig usulüyle düzenlenen bir grup aşaması turnuvaya eklendi. Kurulduğu ilk yıllarda sadece ülke şampiyonlarının katıldığı bu turnuvaya 1996-97 sezonuyla birlikte ülke şampiyonlarının yanı sıra, ülkelerin UEFA sırasına göre liglerini şampiyonun ardında tamamlayan bazı takımlar da turnuvaya dahil edilmeye başladı.
 
Başka bir deyişle Şampiyonlar Ligi, ilk kurulduğu yıllarda da oluşumunu televizyonun ve ticarileştirmenin küreselleştirici güçlerine borçlu bir organizasyondu.
 
Bu hafta startı verilen 2024-25 sezonu Şampiyonlar Ligi’nde yine çok tartışılan yeni bir format uygulanmaya başladı.
 
Kısaca özetlemek gerekirse bu yeni formatında grup aşamasının yerini, her biri 8 maç oynayacak 36 takımdan oluşan bir lig aldı.
 
·       Bu formata göre lig aşamasında her takım, 4'ü iç sahada ve 4'ü deplasmanda olmak üzere 8 farklı takımla maç yapıyor ve 36 takımlı puan tablosu oluşturuluyor.
·       Oynanan ilk 8 maç sonunda puan tablosunda ilk 8 sırayı alan takımlar son 16 turuna direkt kalıyor.
·       9. ile 24. sıralar arasındaki 16 takım eleme aşaması play-off turuna yükseliyor ve çift maç eliminasyon formatında play-off maçları oynuyor.
·       Play-off aşamasında son 12 sırada kalan takımlar turnuvadan eleniyor.
·       Play-off eşleşmelerini geçen takımlar da son 16 turuna yükselen diğer 8 takım oluyor.
 
Bu yeni format takımlara daha fazla maç yapma şansı veriyor ancak tahmin ediyorum ki endüstriyel futbolun bugün bizi getirdiği noktada takımların arasındaki güç dengesizliklerinden yola çıkarsak, devasa bütçelere sahip “büyük” takımlar; “büyük” sürprizler yaşanmazsa, rakiplerini yine rahatça geçecek ve günün sonunda bir üst tura çıkacak takımlar aşağı yukarı yine aynı takımlar olacak.
 
Bazı kesimler büyük takımlar arasında daha çok maç oynanacağı için bu yeni formatı olumlu olarak değerlendirse de ben herkesin birbiriyle maç oynama şansı olmadığı bir ortamda takımları birbirlerine bakarak sıralamanın adil olmadığını düşünüyorum.
 
Önceki senelerde uygulanan grup aşamalı format da kusursuz değildi. Fakat şu bir gerçek ki; bu yeni formatın amacı daha adil veya daha rekabetçi bir rekabet yaratmaktan ziyade ilk kurulduğu zamanda olduğu gibi ticarileşme ve küreselleştirici güçlerinin dayatmalarına sadık kalarak televizyonda daha fazla maç yayınlayarak daha fazla para kazanmak.
 
Giderek endüstriyelleşen günümüz futbol ortamında her sene Şampiyonlar Ligi'nde oynayan ve giderek daha da markalaşan bakan zengin kulüpler ile daha alt düzeydeki kulüpler arasındaki uçurum her gün daha da açılıyor. 

Biraz romantik bir bakış acısı olabilir ama futbolun en üst düzey turnuvası olarak adlandırılan bir turnuvada bir takım diğer takımı 9 gol atarak yeniyorsa ve takımlar arasında böyle büyük güç farkı varsa burada yanlış bir seyler var demektir. 
 
Sonuç olarak bütün bu olumsuzluklar, uygulanmaya başlanan yeni formatın zorlukları ve Türk kulüplerinin kötü yönetiliyor olması gibi faktörler neticesinde takımlarımız önümüzdeki yıllarda da bu oyunun dışında kalmaya devam edecek gibi görünüyorlar.