Fenerbahçeli olmak, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ün izinde ilerlemeye olan bağlılığımızı gösteren bir kimliktir. Bu konuda Fenerbahçe kurumsal yapının özel bir düşüncesi olduğunu düşünüyorum… Atatürk'ün hangi takımı tuttuğunun bir önemi olmadığını, onun izinden gitmenin önemli olduğunu vurgulayan bu duruş, her fırsatta Atatürk'ün Türk sporuna ve sporcularına verdiği destek ve teşvikleri yadederek, Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılında sporun her branşında, Türk bayrağını göğsünde gururla taşıyan binlerce sporcu yetiştirmiş ve yetiştirmeye devam etmektedir. Fenerbahçe Atatürk’ün izinde, dünyanın en büyük spor klübü olma amacıyla yaşayıp, varolacaktır…
Bu hafta sonu birçok takımımız Cumhuriyetimizin 100. yılına özel forma giyerek, Türk milletinin sporun birleştirici gücünü ve milli mirasına bir saygı duruşu sundu. Bütün takımlarımıza bu konuda teşekkür etmek istiyorum. Ancak göğsüne sponsor almadan maddi bir fedakarlık yaparak Atatürk portresini koyan Fenerbahçe’ye, gözlerimi doldurarak maç izlettiği için ayrıca şükranlarımı sunuyorum.
Fenerbahçe Trendyol Süper Lig'in 10. haftasında deplasmanda Pendikspor'u 5-0 mağlup etti. 9 maçlık "lige galibiyetle başlama" rekorunu 10 maça taşıyarak yeniden liderliğe yükseldi.
Şampiyon takımın 11 oyuncusu gözü kapalı sayılır…
Bu klişe arkasında birçok doğru tespit barındırıyor. Birbirine alışmış, artık takım olmaktan çok aile olmuş Fenerbahçe, Dijiku hariç beklenen kadrosuyla maça başladı. Ancak haftalardır dilimizi ısırdığımız yazı başlıklarına konu olan takımın en güvenilir askerleri Fred, Djiku ve Becao sakatlanarak ekranlarda milyonlarca Fenerbahçeliyi, tribünde 90 kadar taraftarı, balkonda yüzlercesini artık obsesyon seviyesinde strese soktu. Travmatik yakın hafıza, takıntıları kolayca yüzeye çıkardı.
Maçın başında, Djiku'nun ve Fred'in olmaması merkezde oyun kurulumunda ciddi sekel bıraktı. Szymanski'nin merkezden aldığı hızlı toplar çalışmadığı için Fenerbahçe acil durum butonuna basarak kanatlarını devreye soktu. Nitekim ligin en iyi ikili bağlantıları İCK-Osayi ve Tadic-Ferdi uyumu maçı hızlıca çözdü. Devamında Dzekonun klasını konuşturmasıyla maç kısa zamanda tek taraflı oynanan klasik bir Fenerbahçe maçına evrildi. Fenerbahçeli, oyuna ve gollere sevinirken bir yandan fizyoterapist arkadaşlarını arayıp, maç bitmeden Fred ve Becao'nun kaç hafta oynayamayacağını öğrenme mesaisine başladı. Nereden bildiğimi sormayın.
Hata Yapma Lüksün Yok
Maalesef en ufak bir plansızlık bile Fenerbahçe’nin başını belaya sokmasına yetebiliyor.
Fenerbahçe’nin M.Müldür ve Samet’i hangi planlamayla UEFA listesine dahil etmediğini anlamıyorum. Bu oyuncuları ciddi sınavlar için ısındıramadığı gibi Osayi-Becao-Djiku gibi as oyuncuları da konferans liginde görece daha önemsiz maçlarda dinlendiremedi. Bu kadar geniş ve kaliteli kadroyu şu an yaşayabileceği sorunu yaşamamak için kuran sarı kanarya yine kendini kasım ayına bir krizle bıraktı. Rakiplerinin daha büyük zarlar atmasına rağmen benzer duruma yıllardır düşmemesi sanırım gerekli dersi vermemiş gibi görünüyor. Haftalardır Fenerbahçe’yi ilk kez eleştirdiğim bir konu bulduğum için durumu çözebilecek oyun aklına sahip olduğunu düşünüp, çözüm stratejisi içinde meraklanmaya başladığımı söyleyebilirim.
Djiku’nun oyun kuruculuğunu üstlenebilecek Oosterwelde ile Fenerbahçe kariyeri sallantılı ve zikzaklı devam eden Samet’in uyumu Fenerbahçe’yi nasıl etkileyecek diye endişelenirken, Fred'in olmadığı 2-3 haftalık süreç bu sezonun Fenerbahçe adına en ciddi sınava gebe olduğunu düşünüyorum. Trabzonspor ve Adana Demirspor maçlarında İsmail Kartal'ın saha içi çözümlerini merakla bekliyor ve ona güveniyorum. Çünkü ömrünü Fenerbahçe’ye adamış bu adamın, zafere giden yolun çiçekli bahçelerden geçmediğini bildiğini biliyorum.