Carlos Alcaraz'ın Jannik Sinner'in boşluğunda alması beklenen büyük çıkış şu anda bir soru işareti. Alcaraz'ın performansındaki dalgalanmayı mercek altına almaya çalıştım. Keyifli okumalar...
İspanyol teniçi Carlos Alcaraz, performansı özelinde çok iyi günler geçirmiyor.
2 Ekim 2024 Çin Açık finalinde dünya 1 numarası Jannik Sinner’e karşı mücadele eden Alcaraz, 3 set sonunda (6-7, 6-4, 7-6) galip gelmiş ve şampiyonluğa ulaşmıştı. Final biletini ise Daniil Medvedev’i turnuva dışına iterek kapmıştı.
Çin Açık’ı kazanan Alcaraz, o günden bu yana dalgalı bir grafik çiziyor.
Şanhay Masters çeyrek finalinde Machac’a kaybetti, Paris Masters son 16 turunda Humbert’I geçemedi, ATP Finalleri grup maçında Zverev’in bileğini bükemedi, Avustralya Açık çeyrek finalinde Djokovic’e 5 set sonunda kaybetti.
9 Şubat 2025’te ise şeytanın bacağını -kolay rakip kurasıyla da olsa- Rotterdam Açık’ta kırdı Alcaraz. Finalde Minaur’u 3 sette mağlup etti ve süregelen kötü performansa dur diyerek nefes aldı. Ancak devamında Katar Açık çeyrek finalinde Leheçka’ya kaybetti, Indian Wells Masters yarı finalinde de turnuvanın şampiyonu olan Jack Draper’a takıldı.
Carlitos’un en son kortlara çıktığı Miami Açık macerası ise adeta başlamadan bitti. Belçikalı tenisçi Goffin, son 64 turunda ispanyol tenisçiyi 3 set sonunda turnuva dışına itti.
Alcaraz’ın oyununu mercek altına alacak olursak, şunu söylemeden geçmeyelim: Kortta ayakları yere sağlam basan, özgüvenli şekilde forehand atan ve klas kısa toplarla oyununa renk katan Alcaraz’dan çok daha farklı bir Alcaraz izliyoruz. Kortta zaman zaman oyunun ritmini artırıyor ve "Evet, şimdi başladı" diyorsunuz ancak devamı bir türlü gelmiyor. Normalde, Alcaraz’ın geriye düştüğü maçlarda büyük bir mücadeleye girerek maçı çevirdiğine sıkça tanık oluyoruz. Ancak şu anki oyununda dominantlığı/kararlılığı/istikrarı görmüyoruz.
Aslında Carlos Alcaraz için filmi daha geriye saracak olsak Wimbledon zaferine gitmemiz gerekiyor. Wimbledon zaferi sonrasında, Cincinnati ve ABD Açık sahnesindeki oyunu da oldukça güçsüzdü. Elbette, iki ay içinde iki grand slam’i (Fransa Açık ve Wimbledon) cebine atan Alcaraz’ın biraz pasif dinlenmeye geçmesi beklenebilir, anlayışla karşılanabilir bir durumdu. Fakat gelinen noktada Alcaraz’ın oldukça geriye gittiği su götürmez bir gerçek. Özellikle Jannik Sinner’in doping nedeniyle tenisten 3 aylık men aldığı düzlemde, onun tahtını sarsacak bir hamle yapması bekleniyordu. Sadece Alcaraz değil, geriye kalan raketler de Sinner’in sahip olduğu dünya 1 numara apoletine herhangi bir tehdit iletemedi.
Daha önceki tenis yazılarımda çokça belirttiğim gibi tenisin yeni dönemdeki potansiyel taşıyıcılardan birisi de Carlos Alcaraz. ‘’Tenis sporu şu anda sadece Alcaraz’ın ve Sinner’in eline kalmış durumda’’ şeklinde bir argüman ortaya atsak çok abartmış olmayız. Nadal ve Federer sonrası Djokovic’in de emeklilik haberini duymamız yakındır. Buna paralel olarak, sporun daha rekabetçi, daha dinamik ve daha ses getiren figürlere ihtiyacı var.