Fenerbahçe, sezonun en kritik virajlarından birine giriyor. Ligin bitimine 12 hafta kala Galatasaray ile arasındaki 6 puanlık fark hâlâ kapanabilir ama artık hiçbir hataya yer yok. Geçen hafta deplasmanda kazanamayarak rakibine büyük bir avantaj verdik. Ancak futbolun doğası bu… Bugün, gündüz seansında Galatasaray’ın Kasımpaşa karşısında takılması, sezonun belki de son büyük fırsatını doğurdu.
Fenerbahçe, sezonun en kritik virajlarından birine giriyor. Ligin bitimine 12 hafta kala Galatasaray ile arasındaki 6 puanlık fark hâlâ kapanabilir ama artık hiçbir hataya yer yok. Geçen hafta deplasmanda kazanamayarak rakibine büyük bir avantaj verdik. Ancak futbolun doğası bu… Bugün, gündüz seansında Galatasaray’ın Kasımpaşa karşısında takılması, sezonun belki de son büyük fırsatını doğurdu.
Eğer bu yarışta kalmak istiyorsan, bu maçı kazanacaksın.
Fenerbahçe taraftarı, yıllardır kırılma anlarında hayal kırıklığı yaşamaktan yoruldu. Bu takım, bir şampiyonluk mücadelesinde eline geçen fırsatları kaçırmaya o kadar alıştı ki, camia artık bu tür anlara tedirginlik ile yaklaşıyor. Ancak yine de milyonlar ekran başına, binler Kadıköy’e kilitlenmiş durumda. Bu sezonun hikayesi burada yeniden yazılacak mı, yoksa bildik senaryo bir kez daha mı sahnelenecek?
İşte bu düşüncelerle maça başlarken Mourinho Ball dediğimiz sakinlik ve güven, ilk dakikadan itibaren bu endişeleri bastırmaya başladı.
Fenerbahçe büyük bir coşkuyla başladı.
Kadıköy’ün elektriği, oyuncuların isteği ve sahadaki enerjinin karşılığı erken bir golle geldi. Uzun bir sakatlık sonrası dönen Mert Müldür, köşe vuruşundan attığı kafa golüyle geri dönüşünü taçlandırdı. Böyle maçlarda erken gol, maçın senaryosunu belirleyen en önemli faktörlerden biridir. Fenerbahçe’nin yükselen savunma disiplini ve geçiş oyunundaki etkinliği düşünüldüğünde, bu skor oyunu kontrol etmek için büyük bir avantaj sağladı.
Bu sezon, Fenerbahçe’nin ön üçlüsünde yalnızca El Nesyri’nin atletik seviyesi üst düzeyde. Bu yüzden oyunun temposunu doğru yönetmek, ne zaman hızlanıp ne zaman sakin kalacağını bilmek çok kritik. Sezon başında bu dengeyi bir türlü oturtamayan takım, artık sahaya daha olgun, daha güvenli yayılıyor. Gerektiğinde tempoyu artıran, gerektiğinde oyunu soğutan kontrollü bir takım izliyoruz. İşte bu gelişim, özellikle sezonun kırılma anlarında Fenerbahçe’nin en büyük ihtiyacı olan şeydi.
Saha yayılımını doğru yapan, baskıyı akıllıca kuran ve rakip ceza sahasında bilinçli pas trafiği oluşturan takım, 25. dakikada Tadić’in golüyle farkı ikiye çıkardı. Hemen ardından El Nesyri’nin bitiriciliğiyle 3-0 geldi ve Kadıköy bayram yerine döndü.
Uzun zamandır ilk kez tansiyon yükselmeden, stres olmadan bir maç izleyen Fenerbahçeliler, bu olgun oyunun tadını çıkardı. Zaman zaman eleştirilen Mourinho’nun takım üzerindeki etkisi en net bu maçta görüldü.
Artık Fenerbahçe başka bir şey oynuyor.
Normalde kritik anlarda fırsatları kaosa çeviren, taraftarına 90 dakika boyunca stres yaşatan takım, bu kez en kritik maçta bile düşük viteste farkla kazandı.
Hem lig hem Avrupa için en doğru zamanda form tutan Fenerbahçe, kazanma alışkanlığı olan olgun bir takıma dönüştü.