Milli atıcı Oğuzhan Tüzün, Spor Depor'a önemli açıklamalarda bulundu.
Atıcılık sporunda Türkiye'yi yıllardır başarıyla temsil eden milli atıcı Oğuzhan Tüzün, Spor Depor'a önemli açıklamalarda bulundu. Tüzün, atıcılık sporunun tanıtımından, yakaladığı başarılara kadar birçok konuya değinirken, iyi bir atıcı olmak isteyen çocuklara da tavsiyelerde bulundu. İşte Oğuzhan Tüzün röportajı sizlerle...
Soru: Atıcılık sporuna dışarıdan baktığımızda çok fazla efor gerektirmiyormuş gibi geliyor. Gerçekten böyle mi yoksa kondisyon çalışmaları yapıyor musunuz?
Kondisyon çalışması hep var. Kondisyon yoksa da konsantrasyon çalışmaları, reaksiyon çalışmaları var. Özel olarak sporcunun durumuna göre; 6 ayda bir bunların ölçümü alınıyor. Reaksiyon ne, ne durumdasın, verilerin ne. Giriş reaksiyonları alınıyor bilgisayardan. Toplu ısınmalarımız var. Reaksiyon açıcı, uyandırıcı… Bugünkü antrenmanda sabahtan başlayıp saat 2'ye kadar 4 seri attım. Normal şartlarda 5-6 seri attığımız gün var. Sabah 9’da başlıyoruz, akşam 6’ya kadar. 8-9 saat antrenman çok ağır tabii. Her gün…
Soru: Katar’da altın madalya aldınız. Bu zaferinizden bahsetmek ister misiniz, önünüzdeki hedef nedir?
Katar bizim Dünya Kupaları’nda ikinci müsabakamızdı. Normalde bizde 4 tane kupa vardı. Şimdi 6 kupa var. 6 tane Dünya Kupası sonunda Dünya kupaları finali yapılacak. Bizim için önemli olan İlk 3 kupa, özelliği şuydu; Avrupa oyunlarına puan veriyor. Her ülkeden 2 sporcu gidiyor, Dünya Listesinde; ilk 27’de olman gerekiyor. Biz 23.’ydük oraya giderken. Riske atmamak için iyi hazırlandık. Öncesinde Fas-Rabat’a gittik. Orada soğuktan dolayı kamp yapmak imkanımız yoktu. Mersin’e kampa gittik. Hava hiç müsaade etmedi atmamıza. 2 Ocak’ta kampa gittik, 17 Ocak’a kadar kamp yaptık. Biraz daha fazla atmamız lazımdı onu atamadık. Bu nedenle 3 puanla Rabat’ta finali kaçırdık. Aslında 3 puan seri başı yarım plak. Daha sonra Doha’ya hazırlanırken 5000 attık ama yetmedi, 8000-9000'e çıkardık. İkinci müsabakaya böyle hazırlandık ve daha iyi vurduk. Bu sefer kamp için depremden dolayı Mersin’deki poligonu kullanamadık. Kahramanmaraş’ta deprem oldu. Konteyner alan yaptılar orayı. Olsa da giremezdik yani. Maraş’ın durumu ortada. Bakü’ye gittik. Bu sefer Azerbaycan federasyonu dedi ki biz misafir edelim. Hem 2’li kamp yapın hem de kampa bir ücret ödemesin federasyon. Doha öncesi Bakü’ye kampa gittik. Doha’ya 2 gün önce gittik, ilk gün dinlendik. 2. gün normal bir seri antrenman verdiler onu attık, resmi antrenman attık.
Müsabakaya iyi başladık, bu önemliydi. İlk gün 75 attım, hiç kaçırmadım. İkinci gün ilk seri 1 tane kaçırdım. Son seri çıkarken kum fırtınasına denk geldi. Şemalar alçak yapılmıştı, rüzgar da gelince daha alçak oldu. İyi giremedik seriye. İlk plağı kaçırdık sonra vurdum, vurdum 6. plağı kaçırdım. Sonra anladım, vurduk sonra. Bir plaktan da toz çıktı, kırılmadı. Hakem de gördü, toz çıktı ama vuruş değildi. Yapacak bir şey yok, nasip yok dedim.
Tüfeği temizledik topladık, bakıyoruz 8 kişi var. ABD takımı 5 kişi gelmiş bunun 3 tanesi müsabakada yarışıyor. Bunun 2 tanesi atıyor skora yazılıyor ancak bu sadece dünya sıralamasına puan oluyor. Çelişkili nokta şu; shoot off’a kaldık ama 1 kişi girecek finale, 14 kişiyiz. Antrenöre; “Daha önce 11 kişiyi geçtim, eğer buradan çıkarsam benim de rekor olacak” dedim. “Sen alırsın zaten eminim” dedi. “Sen eminsin de ben emin değilim" dedim. 14 kişi var herkes atabilir. Eledik eledik sonunda Katarlı sporcu kaldı. Adam tam tetiği çekecek rüzgar yükseldi. Ben vurdum. O kaçırdı..Senin nasibinmiş dedi. Finalde daha iyi atarım dedim.
"Biz Türk olarak centilmeniz. Yensek de sevinmeyiz"
Finale girdik, finalde olimpiyat 2.si ve olimpiyat şampiyonu, aynı adam. Onu eledik. Bu sefer kurada Tokyo olimpiyat şampiyonu ile atıyoruz, onu da eledik. En son finale kaldık 4 kişi madalya maçı. Madalya maçını iyi attım orada biraz daha kendimize geldik. Orada Olimpiyat üçüncüsü olanla 1-2'ye kaldım. Ben 1.olmayı garantiledim.
Ülkelerin temsilcileri ile arkadaşız. Hepsi ile beraber büyüdük. Bir o kazanıyor bir ben kazanıyorum. Biz Türk olarak centilmeniz. Yensek de sevinmeyiz. Gider tebrik ederiz, yensek de yenilsek de tebrik ederiz. Bunun için insanlar bizi seviyor.
Soru: Yeni sporcu katılım seviyesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye’de talep var mı?
Atıcılık reklamının çok iyi yapılması lazım. Sevdirilmesi lazım. Atıcılığın, avcılıktan ayrı olduğunu insanlara göstermek lazım. Atıcılığın bir spor olduğunu öğretmek lazım. Bunu kombin halinde yapabilirseniz sıkıntı yok. İnsanlar silah diyor, gelmiyor. Halbuki bu çok keyifli bir spor. Bunu atan, bir tüfek atsa ikinci gün atayım, üçüncü gün atayım. Başlayanlar hep söylüyor bunu.
"20 bin Euro'ya araba mı alayım tüfek mi alayım?"
Biz de babamız sayesinde başladık. Babamız atıcıydı . Plak atışlarına meraklıydık. Poligonda babaları atıcı olan 10 tane genç çocuktuk beraber büyüdük, 2 kişi kaldık. Bunun nedeni Türkiye’de poligonların az olması diğer etken fişek ve plak maliyetlerinin yüksek olması. Yerli makine yapılmadığı sürece yurt dışından ithal ediyorsun. Sonuçta döviz yukarı çıkıyor.
Diğer branşlarda insanlar spor yaparken bu ölçüde masraf yapmıyor. Alıyor bir tane spor ayakkabısı yürüyor. Mayo alıyor güreşiyor, mayo alıyor yüzüyor… Fakat bizde bu sporu yapacaksan tüfek alacaksın. Yerli tüfekler yeterli değil, yabancı tüfek 15-20 bin euro. Ben 20 bin euroya araba mı alayım tüfek mi alayım? İlk dediği şey bu insanların…
Her yıl en az 50-100 bin TL fişeğe para veriyoruz. Bunları kulüplere yüklemek lazım, onlarda böyle bir bütçe yok. Onu yapmak zor. Devletin bir projesi var. Oradan çok çocuk çıktı ve çıkacak da… Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Hazırlık Merkezi açıldı, TOHM diye geçiyor. Burada bir sporu belirliyorlar. O belirlenen yaşa göre belirliyorlar. Başarı gösteren çocuklar TOHM merkezlerine alınıyorlar. Çocukların konaklaması , okulları , tüm masrafları karşılanıyor ve sporlarını daha bilinçli ortamda doğru kişilerle yapılması sağlanıyor. Devletin desteği ile attığın plakaya ve fişeğe para vermiyorsun, belli bir program eşliğinde diyetisyen, masör, fizyoterapist hizmetlerinden faydalanıyorsun. Hepsi 12-13 yaşında çocuklar. 25 yaşına kadar devam ediyor. Buradan çıkan genç çocuklar var. Avrupa Şampiyonu olan Dünya 2.'si olan arkadaşlarımız var. Alttan yetişen çocuklara bu imkanlar verildiği takdirde başarı kesinlikle katlanarak artacaktır.Türkiye’nin geleceği gençlerde.
Peki biz ne kadar atacağız; Alp ağabeyimiz var 67 yaşında hala atıyor. Benim amacım uzun süre atmak değil, kendime 50 yaş hedefi koydum. Hobi olarak atmaya devam ederim. Milli takım düzeyinde antrenörlük olarak kariyerime devam edebilirim…
50 yaşına kadar olimpiyat şampiyonluğu peşindeyim. Eğer ben alamazsam bundan sonrakiler alır.
Ben atışa başladığım zaman kulübün antrenörü vardı Erdoğan abi, Dünya şampiyonu kim bizden dedim?? O da “”yok” dedi. “1923 yılından beri nasıl olmaz” dedim. Başarılı isim Alp Kızılsu var o da Avrupa şampiyonu oldu 1 defa... “Ben dünya şampiyonu olacağım” dedim. “Hee olursun” dedi. Bu konuşma 1996 yılında geçti…
1999 yılında Finlandiya da Dünya Şampiyonu oldum… Bu benim için çok önemli bir başarıydı.
Silah tehlikesi olmayan bir şey değil. Poligonun içerisinde nasıl bir kaza olmuyor diye soracak olursak aslında küçük yaşta silah eğitimi alıyoruz. Şimdi çocukların elindeki plastik tabanca ile attığı gibi değil. Biz de silah asla kişiye karşı içi boş dahi olsa tutulmaz. Bu kültürü alan çocuk dışarda kimseyi vurmaz. 27 yıldan beri hiç duymadım.
SORU: Hiç kaza oldu mu?
Bugüne kadar hiç kaza yaşanmadı.
SORU: Avrupa ve dünya şampiyonalarında başarı çok fazla, olimpiyatlarda başarı yok. Bu konu hakkında görüşleriniz nedir?
Ben 3 olimpiyat attım. İlki 17 yaşında çok acemiydim. İkincisinde aslında iyiydik ama şöyle bir şey oldu. Hadi dedik çok iyiyiz iyi atacağız, atamadık.. İşin gerçeği bu.
En son kaybettiğimiz olimpiyatlarda favoriydik. Herkesin favorisi bendim. Orada da çok iyi attık aslında, atamamam için bir neden yoktu. Londra Olimpiyatlarında tek sıkıntımız şuydu. Normalde müsabakalara 5 gün önce gidiyorsun. Biz 20 gün önce gittik. Ben eskiden daha kiloluydum. Olimpiyat hazırlığında 14 ayda 132 kilodan 124 kiloya düştüm. Olimpiyat bitti tartıya çıktım 116 kiloydum. Londra’da 20 günde 8 kilo verdim. Niye; yemek yiyemedik, biraz stres fazla yüklendi belki. Sonra geri geldik 3 hafta sonra Dünya Kupası Finaline gittik. Olimpiyattan önceki kupayı da ben aldım. Olimpiyattan sonraki KUPA FİNALİ şampiyonu da yine ben oldum. Kilo gene 120-121’lere geldik. Kilo değiştiği zaman ölçün değişiyor. Orada buna müdahale edemedik. Bugünkü tecrübemiz yoktu.
Eğer bu müdahaleyi orada yapsak onu da alırdık. Olimpiyattan sonra Tokyo ve Rio’ya gidemedik. Belki Paris’e de gidemeyeceğiz bilemiyorum. Mide operasyonu getirdim. Şeker hastasıydım. Şeker operasyonu geçirdim. 6 yıl oldu. Metabolizma değişti, çalışması değişti, idmanlar değişti. 2-3 yıldan beri yeni toparlandım. Ölçüyü buldum, namlu pozisyonu, ayak pozisyonu ve hazırlanmayı değiştirdik. 2022 Mart ayından bu yana 6 uluslararası madalya aldım. Bu aldığım 5. Altın madalya. 12 Mart’ta Güney Kıbrıs’ta şampiyonluk ile başladı, sonrasında ISSF Grand Prix Mix takımında şampiyon olduk ,Akdeniz oyunları, İslam Oyunları’dan şampiyon oldum Avrupa şampiyonasında 2. Olduk. Son olarak Doha da Dünya Kupası’nda bir kez daha şampiyonluk geldi..
SORU: Türkiye’de futbol ve basketbol haricinde spor branşları çok fazla destek görmüyor. Devlet özelinde ve özel kurumlar özelinde. Siz de çok fazla seyahat ettiğinizden ve çok fazla idman yaptığınızdan bahsettiniz. Bunların hepsi maliyet. Devletten yeterli desteği görüyor musunuz ve bunları nasıl karşılıyorsunuz?
Devletten destek eskiye nazaran çok çok görüyoruz. Atışa başladığımız zaman devletin verdiği yıllık 5000 bin fişek bir sporcu için yeterli. Fakat Oğuzhan Tüzün’e yetmez. Kimisi 30 bin kimisi 35 binde forma giyiyor. Ama ben çok atıyorum. Normalin üstünde bir artış. Verilen destek bana yetmiyor, yetmeyince ben kendim karşılıyorum. Daha önce sponsorlarımız vardı, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Kağıtspor, kendi kulübüm destek veriyor. O yönde artık sıkıntı olmuyor.
SORU: Bu sporda en çok kendi sporcusuna destek veren ülke hangisi ?
İtalya. Tüfek, fişek, plak İtalya’da yapılıyor, İtalya’da çok atıcı var. Bütün avcıların hepsi poligonlarda atıyor. Herkes gücünün yettiği kadar atıyor. İtalya’da bu ucuz, orada yapıldığı için. İnsanlar evinde bile kendi dolduruyor. Kabiliyeti gençleri buluyor. Fişek firması, tüfek firması, Federasyon ona destek veriyor.
İtalya’da İtalyanları çok geçtim. Önemli olan o. Bizim tüfek firması ile diğer firmalar ile bir şeyimiz yok. Biz kendi imkanlarımız ile atıyoruz .
Geçen senenin sonu Aralık ayında onların yeni yıl kupası dediler. Bizde İtalya’daydık. At at at dediler. Yok dedim ben atmayacağım. Kaç kişi atıyor. 108 kişi atıyor. Hava soğuk, 5 derece üşüyoruz atmayalım dedim, Hasan abim ikna etti. 1. Oldum. Herkesi geçtim orada, gece atışları, görseller her şey muhteşemdi.
Ülkemizde bu spor değer görmüyor diye bırakılıyor . Biz niye bırakmadık? Bizim işimiz haline gelmesi elbette bir anda olmadı.. Ben Diş Hekimliği okuyacaktım, atışa merak salınca spor akademisi okuyalım dedim. Bu sefer devlet atama da verdi. Bırakacağız, bırakamıyoruz. Bu arada Dünya, Avrupa ve Olimpiyat gördük. Benim gibi heyecan duymayan arkadaşlarım bıraktı. Arkadaşlarımın işi var, gücü var. Buraya gelip 5 saat antrenman yapmak için zamanı yok. Bu zamanı yapana kadar kendi kazancından veriyor. Burada zaten bir şey kazanmıyor ve kazanacağını veriyor. Bu nedenle hafta sonu atıcılığı çok oluyor.
Daha çok müsabaka olması lazım. Dijtal ortamlara girmek lazım, TV’de görseli vermek lazım. Sporu sevdirmek lazım. 1923’den beri var. Okçuluk nasıl oluyorsa, bunun bir ata sporu olduğunu göstermek lazım. Çok farklı sektörlerden insanlar geliyor. Karaca’nın sahibi, Hürriyet gazetesinin sahibi Sedat Simavi gelirdi. Hürriyet gazetesinde her müsabaka sonrasında gazetenin arkasında görselli haber çıkardı.
Soru: Atıcılık sporuna başlayan gençlerin özel yeteneklere sahip olması gerekir mi?
Reaksiyonu hızlı olması lazım, kuvvette devamlılık olması lazım. Bunlar esas alınarak tarama testleri yapılıyor. Patlayıcı kuvvete 100 metre koşucusu kadar ihtiyaç yok. Bunları sağlayabilen öğrencileri seçiyoruz. Reaksiyonu hızlı ve kuvvette devamlılık olunca el-göz koordinasyonu geliyor. 14 yaş en ideal yaş. 8-10 yaşlarında havalı ile başlayabilirler. İlk merak öyle başlıyorlar. 3-5 yıl tüfek tutmayı öğreniyorlar. İlgisi devam ederse sonrasında da sporcu olarak devam ediyorlar.
Spor Depor Özel Röportajı
* Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.