Beşiktaşlıları fazlasıyla umutlandıracak bir ilk yarı izledik.
1. dakikada yenilen gole rağmen hiç bozulmayan bir sistem ve bitmeyen bir iştah vardı takımda.
Modern futbolun ideal hücum tarifinde ne varsa, hepsini yaptı Beşiktaş.
Presi, hızlı paslaşması, ikili mücadeleleri kazanma gücü, dönen topları alışı ve bitiriciliğiyle kusursuz bir hücum organizasyonu seyrettik. Bu performansı sezonun en güçlü hücum senaryosu olarak yorumlamak pek de abartı olmaz.
Bu kadar kısa sürede takımın böyle bir değişim göstermesi elbette Van Bronchorst'a yazar.
İMMOBİLE VARSA!
1800'lerin sonunda icat edilen bu oyunun en güzel anı topun filelerle buluşmasıdır elbette.
Gol bu oyunun en özel meyvesi.
O yüzden de tarih boyunca bu oyunun golcüleri hep daha çok tanındı, hep daha çok para kazandı.
Çünkü o topu 3 direğin arasına atmak, özel bir meziyet istiyor.
Çünkü bazen sahada en doğru işleri yapsan bile, o top içeri girmeyebiliyor.
İşin özeti baba golcün varsa, oyuna 1-0 önde başlıyorsun aslında.
Bizim ligin en bilinen zaaflarınden biri tam da bu işte.
Beşiktaş, İmmobile'yi Dolmabahçe'ye getirerek, tarihinde birçok kez olduğu gibi, bir kez daha herkese meydan okudu.
Yukarı satırlarda bahsettiğim müthiş hücum aksiyonuna rağmen, o top içeri girmeyebilirdi.
İmmobile tam da bu iş için sahadaydı. Görevini yaptı. Baba golcün varsa, zirveye tutunursun.
RAFA'YI DURDURMAK!
Giray o tekmeyi Rafa'nın ayağına attığında sadece Beşiktaşlıların değil, tüm futbolseverlerin içi cız etmiştir diye düşünüyorum.
Bu Türk futbolunun en ciddi sorunlarından biri. Dünyanın en sert, en mücadeleci ligi olan Premier Lig'de ya da Serie A'da çalım atan, seri şekilde adam geçip, gol atan birçok oyuncuyu izliyoruz. Biz ise bu görüntüye uzun yıllardır hasretiz.
Bizim ligimizde, ilk çalımı atıp, ikinciyi geçebiliyorsan şanslısın çünkü 3'üncünün seni indirme ihtimali yüzde yüz.
Topa sert olmayla, adama sert olmayı birbirine karıştırmış bir futbol anlayışına sahibiz. Yıllardır savunma oyuncularının sertliklerine müsamaha göstere bu futbol anlayışından artık kurtulmak lazım. Bunun çözümü önce altyapı eğitimi, sonra da hakemlerde.