Fransa’da Lille’e karşı alınan 2-1’lik mağlubiyetin ardından, Fenerbahçe bugün Kadıköy’de Şampiyonlar Ligi bileti için sahaya çıktı.
İlk yarıda beklediğimden çok daha organize ve motive bir Fenerbahçe izledim. Rakibin oyununu iyi analiz eden, doğru pozisyonlar bulan bir takım gördük. Ancak, en ufak hatamızda rakibin kalemizin dibinde bitmesi gerçekten sinir bozucuydu. Üstelik, rakibin alışık olduğumuz gibi sık sık yere yatıp oyunu soğutma girişimleri, tempoyu yüksek tutma konusunda bizi oldukça zorladı. Baskılı oyun sırasında yapılan en küçük hata, takımın 40 metre geriye koşmasına neden oldu. Bu durum, oyuncuların hücumda karar alırken veya şut çekerken ciddi şekilde etkilenmelerine yol açtı. Böylesine kritik bir maçta, Fred gibi bir orta saha profesörüne sahip olmayı çok isterdim.
Mert Hakan fiziksel olarak daha hazır olsaydı, bu maçta kendisi için çok özel bir an yaratabilirdi. Orta sahada rakip savunmasının arkasına koşu yapan oyuncu eksikliği nedeniyle bu özelliği onu kadro içinde özel kılıyor. Ayrıca, taraftarın desteğini arkasına alması gereken bir atmosferde, onun sürpriz şutları, gol olmasa bile tribünlerdeki heyecanı yeniden ateşleyebilirdi.
Bu maç özelinde, kafası karışık olan Ferdi yerine Oosterwolde’nin zorunlu da olsa sahada olması, Saint-Maximin’e daha fazla konforlu hücum yapabilme şansı sundu. Rakibin sağ kanadı için bir önlem olarak sahaya çıkan genç Hollandalı, geçiş oyunlarında daha fazla boşluk bulabilseydi, ofansif anlamda da yeteneklerini daha iyi gösterebilirdi. Ancak, Oosterwolde ve Mert Müldür’ün sahada oluşu savunma anlamında işimizi kolaylaştırırken, geçiş oyunlarında delici olmamızı engelledi. İlk yarı boyunca sadece Saint-Maximin’e odaklanabildik. Uzun süre 0-0 kalmak, tur için çok değerliydi. Baskıyı 60. dakikadan sonra artırmak çok önemliydi.
Ancak, 57. dakikada rakibi uzun top oynamaya ittiğimiz anlarda, Fenerbahçe tribünleri Sevilla maçında olduğu gibi, turu avuçlarımızdan alıp rakibe hediye etmeye çalıştı. Bir ihtimal varsa bile, onu olabildiğince düşürdü. Maçın başından çok daha fazla tura inandığım dakikalarda bunu görmek, sinirlerimi oldukça yıprattı. Bu kadar emeği ve maddi fedakarlığı, cahil bir taraftar yüzünden yok etmek kabul edilemez. Şu soruyu sormak istiyorum: Takım mı tribünü coşturmalı? Tribün mü takımın ihtiyaç duyduğunda gereken ivmeyi sağlamak için harekete geçmeli?Fenerbahçe tribünlerinin tutarsız ve organizasyonsuz hali o kadar üzücü ki!
Dakika 90’da Fenerbahçe, bahtsızlığına tekmeyi koyarak öyle bir gol attı ki, Mourinho sihri bu sefer bu talihsizliği yok edecek kadar güçlüydü ve milyonları sevince boğdu. Ancak, 10 kişi kalan rakibe karşı, 2 direkten dönen top ve tartışmalı bir penaltı kararıyla hak ettiğimiz turu yine büyük bir üzüntüyle uğurladık. Bu izlediğim takım, Şampiyonlar Ligi seviyesinde başarılı olmasa da, bize o platformda tarihi ve keyifli maçlar izletebilirdi.Oynanan 210 dakikada turun mutlak hakedeni Fenerbahçeydi.Bu maçlarda elinden geleni yapan takımımızı ve antrenörünü kutluyorum. Tarihin en iyi kadrosunu kurma sözü veren yönetime de, bu maçta bir orta saha transferini yetiştirememesinin oluşturduğu öfkeyi iletmek istiyorum. Şampiyonlar Ligi biletini kaçırmamızın tek sorumlusu, verdiği kadro sözünü eksik bırakan Ali Koç ve yönetimdir.