Fenerbahçe yine maça arzulu başladı diyebiliriz. Bariz bir ritim kaybı haricinde.
Bir çok pozisyonda, Mert Müldür'ü alışılagelmişin dışında ön alan baskısında izledik. Kademesini alan ise 8 golün 6'sına doğrudan katkı sağlayan Tadiç idi.
Samsunspor ise bildiğimiz gibi top rakipteyken oyunu daraltan sıkı bir ikinci bölge baskısıyla, top kendisine geçtiğinde ise birbirine yakın oyunculardan kurduğu üçgenleri kullanıp hızlıca rakip takım boyunu uzatma hedefiyle sahadaydı.
Daha çok isteyen taraf ev sahibi ekip gibiydi.
Saha içi yerleşim ve yardımlaşmalara baktığımızda adeta "1 puan kardır" diyen bir Fenerbahçe vardı sahada.
Hatlar arasındaki kopuklukları, inisiyatif alıp kendi rolünü terk eden oyuncular doldurmaya çalıştığında, saha parselasyonu konusunda açık verirsiniz. Türk futbolunun ve Fenerbahçe'nin en temel sorunlarının başında gelen bu durum, sahada oynanan futbol ile kağıt üstünde planlanan arasındaki en net işarettir.
Amrabat uzunları dışında üçüncü bölgeye geçiş planı olmaması, Maximin çalımları ve İrfancan ekstraları dışında şut olasılıkları yaratılamaması çok ciddi sorun.
Mourinho farkı tam da burada ortaya çıkmalıydı. Bireysel kabiliyetlere dayalı maç planlarının istikrarsızlık yaratacağı ayrıntı buradadır.
Her oyuncuyu kendisindsn en doğru verimin alınacağı görev ve yerleşimle sahada bulundurmak bir teknik adamın en önemli işidir.
Maç sonrası basın toplantısında da Mental olarak burada olmayan Jose'yi izledik.
Samsunspor karşısında puan kaybetmek elbette inanılmaz bir iş değil lakin bu şekilde puan kaybetmek, taraftar zihninde kara bulutlar oluşturdu...