UEFA Avrupa Konferans Ligi çeyrek finalinde oynanan ilk maçın rövanşında maçın 120 dakikası Fenerbahçe'nin 1-0 üstünlüğüyle sona erdi ve maç penaltılara gitti. Penaltılarda 3-2 kazanan Olympiakos tur atlayan taraf oldu.

Öncelikle bu seviyeye gelene kadar ellerinden gelen herşeyi yapan futbolculara teşekkür etmek istiyorum. Bu sene özelinde taraftarın gönlündeki mücadelenin sahada eksiksiz yansıması gerçekten gurur vericiydi. Ancak sahadaki futbolcuların vizyonu, Fenerbahçe genetiğiyle birebir uyuşurken kulübe için maalesef aynı şeyleri söyleyemiyorum.

Maç değerlendirmelerimin çoğunu güzel oyun ve mücadeleyi gördükçe yarı final hayali üzerine kurgulamıştım. Dakikalar 86’yı gösterdiğinde, karşımızda ufacık kalan Olympiakos'u 34 dakika daha yavaşça boğup, bizim olanı almayı beklerken, İsmail Kartal yüreğine düşen anlamsız korkuyu sahaya enjekte etti. Önce en iyi oyuncuları İrfan ve Fred'i Sivas otobüsüne bindirirken, umutları sönen Yunanların aklına tekrardan Ayasofya hayalini soktu.

Sezon başından beri girdiğimiz bu çelişkili düşünce kendini o kadar fazla gösteriyor ki böyle başarılı bir süreçte bile bu noktaya değinmeden geçemiyorum. Kadro istikrarını (sakatlıklar hariç) yakalayan, oyuncuların bölgeleriyle oynama konusunda muhafazakar davranarak kimya oluşturan, kariyerli oyuncularla ikili ilişkilerini nispeten iyi yürüten İsmail Kartal, ne yazık ki ayrıntıların sonucu belirlediği bu oyunda, büyük takımın kritik anlarda vermesi gereken reflekslerden çok uzakta görüntü çiziyor. Bir adım sonrası için cesaretin gerektiği anlarda sahadaki büyük oyuncularına rağmen risk almayışı bu seviyede onu, akabinde bütün camiayı hedeflerden uzaklaştırıyor.

Lig yarışında futbol ırkçılığına uğradığına inanan Fenerbahçe için Avrupa Kupası, arınmayı ve sadece sahanın kendisini konuşacağı bir platform olması açısından hayatta tutuyordu. Yerel ligin adaletinden şüphe duyan bizler için burası sadece bir sezonluk Avrupa serüvenini temsil etmiyordu. Işığın göründüğü bu yolda ellerimizde olanı almak için bir miktar vizyon gerekiyordu. O eşiği geçtikten sonra haklılığını bağıra bağıra, vura vura anlatabilecekti. İsmail Kartal sadece bir çeyrek finali kaybetmedi. Bir isyan alevine köpük sıkarak, yönetimin ve camianın mücadelesini sekel bıraktı.

180 günlük özlem sona erdi.

Fenerbahçe için sezonun başında başarı için değişkenler ne olur diye sorsalar bu kadar geniş kadro kurulmuşken sakatlıkları son sıralara koyardım. Ancak maçın on biri açıklandıktan sonra bildiğimiz bir gerçek yüzümüze tokat gibi vuruldu. Fenerbahçe ideal kadrosu 6 ay boyunca beraber oynayamadı. Bugün sakatlıktan çıkmış bu takımın bütünlüğünü izlerken bu 11’i izleyememiş olmak gerçekten çok üzücüydü. Bağlantıların eskisi gibi olmasa da ideal isimlerin geri dönüşü; İrfan'ın performansı, Becao-Djiku tandeminin alanı daraltması, Ferdi ve Osayi'nin oyuna adaptasyonunu ve ön bölgeyle eklem oluşturmalarını çok özlemişiz. Bu kalite ve avantajı aylarca kullanamamak sinir bozucu bir durum. Sakatlıkları oluşturan ve geri dönüşü geciktiren süreci Fenerbahçe futbol aklının çok iyi incelemesi ve sorumluları için yaptırımda bulunması gerekiyor.

Sakatlıklarla daralan rotasyonu devre arası transferleriyle çözmek isterken Crespo ve Lincoln'ü gönderip, Zajc-Krunic rotasyonuna dönmek ne kadar basit bir hata gibi gözükse de Fenerbahçe’ye bir Avrupa kupasına maal olmuş olabilir.