Türkiye’nin başkenti Ankara’da oynanan Ankaragücü ve Rizespor arasında geçen mücadelede son dakikalarda Ankaragücü kulüp başkanı, Türk FIFA kokartlı hakemimiz Halil Umut Meler’e fiziksel şiddette bulundu.
Geliyor gelmekte olan dün gece itibariyle geldi.
Taraftarların, kulüp yöneticilerini; kulüp yöneticilerinin de taraftarları kontrol altına aldığı bu rezil ortam apaçık şekilde ortada. Görüldüğü üzere tek taraflı bir durum kesinlikle söz konusu değil.
Sosyal medya dinamiklerinin tehlikeli olduğunu her zaman söylerim. Bu statik olmayan dinamik içinde davranış göstermek taraftar cephesinden bakıldığında heyecan verici ve lezzetli bir şey gibi gözükmekte lakin bu davranışların doğuracağı sonuçlar öngörülmemekte. Oluşan büyüklü küçüklü olayların özünde yatan olgu da aslında bu.
X kulüp Y kulüp fark etmez. Günümüzde neredeyse her kulüp maç sonunda hakemlere veyahut futbol yöneticilerine atıfta bulunarak ya açıklamalarda bulunuyor ya da yazılı metin hazırlayıp bunları resmi hesaplarında paylaşarak sosyal medya dinamiklerinden beslenen avcılara tabiri caizse yem veriyor. Hatta maç başlamadan bile maça atanan hakem hakkında tedirginlik duyduklarını açıklıyorlar… Eğer ki kulüp herhangi bir açıklamada bulunmaz ise kulüp taraftarları yankı odası başlığı altında konsolide olup kulüp yöneticilerine susmamaları, açıklama yapmaları yönünde baskı uyguluyor. Bu baskı, sosyal medya dinamiklerinde çok takipçili taraftar sayfaları tarafından tag çalışması ile yükselişine devam ettiriliyor.
Hakemler bu işin neresinde?
Elbette hakemleri yanlış kararlara iten bazı mekanizmalar olduğunu yukarıda açıklamaya çalıştım. Fakat hakemler bu itilmelere anti tez uygulayacak güce sahip değil mi? Bu sorunun cevabını bence üstlerimiz cevaplamalı. Gerekirse hakemlerimize özel bir test hazırlanmalı bu doğrultuda sağlıklı bir veri ortaya çıkarılmalı.
Hakemlerimiz lig özelinde hatalı kararlar veriyor fakat bunun sonucunda yumruk ve tekme yemeyi hak ediyor mu? Cevap hayır lakin bir saniye durun. İnanın bu soruya evet diyen insanlarla aynı ülke sınırları içerisinde nefes alıp veriyor, hayatımızı idame ettiriyoruz.
Küçüklü büyüklü her ortamda şu düşüncelere rastlıyorum ‘’şimdi bu hakem bu takımı bu maçta doğrayacak’’ bir kesim cidden bir hakemin bu düşünceye odaklanarak ve bu amacı benimseyerek sahaya çıktığına inanıyor. Evet, bahistir veya şikedir bu tür olaylara bulaşan hakemler dünyada ve bizde olmuştur fakat bunu ana bir fikir olarak benimseyecek kadar delirdik mi? Onların da insan olduğunu, onların da eve ekmek götürdüğünü, onların da ailesi olduğunu bilmiyor gibi davranıyoruz. Evet bu insanlar bu işten para kazanıyor, evet bu insanların geçindirmesi gereken bir ev var… Üstelik hakemler sandığınız kadar büyük ücretler de kazanmıyor. Daha da beteri alt lig hakemlerimizin bazıları maç başına 200–300 Türk Lirası kazanıyor. Şu konu üzerinde ücret meselesine girmek istemezdim ama… Alt lig demişken ekleme yapayım: evet bu tür fiziksel şiddet olayları alt liglerde fazlasıyla oluyor, sadece gün yüzüne çıkmıyor…
Ne yapılmalı?
Öncelikle mafya babaları futbol değil tüm spor ortamından temizlenmeli ve kulüp taraftarları doğru şekilde bilinçlendirilmeli. Ek olarak tüm dinlerden daha çok inanı olan bu sporun, tüm insanları birleştirme gücüne sahip olduğunu da unutmamamız lazım diye hatırlatmak istiyorum. Yani evet, ümit var bu skandal birikmişliklerle dolu yığının altından ülke olarak kalkabiliriz -Umut ediyorum ki-
“En iyi bildiğim şeyler ahlak ve yükümlülüklerdir, bunu da futbola borçluyum.”
- Albert Camus