Maç öncesinde kadrolar açıklandıktan sonra göze çarpan 2 değişiklik vardı Okan Buruk’tan. Bunlardan bir tanesi Kazımcan bir diğeri ise Sergio idi.
Angelino’nun istenileni bir türlü veremeyişi ve maça çıkmaya bağlı olarak sözleşmesindeki satın alma maddesinin devreye girmesinden dolayı böyle bir tercih geldi diye çıkarımda bulundum. Ek olarak, milli arada oyuncuyu daha iyi değerlendirip ona göre takımdaki konumunun netleşeceğini de yorumlamak mümkün. Sergio tercihini ise geçtiğimiz hafta Kasımpaşa ile oynanan lig maçıyla ilişkilendiriyorum. Hatırlarsanız ki Kaan Ayhan o hafta ilk 11 başlamış ve Okan Buruk’un bu tercihi eleştirilmişti. Herkes zorlu deplasmanlarda ve özellikle devler liginde Kaan Ayhan tercihini anlayışla karşılıyordu fakat ligde Kaan Ayhan’ın üçüncü bölgedeki üretim konusundaki efektifliği yetersiz kalıyordu. Ki Okan Buruk bundan çıkarım yapmış, Bayern Münih maçında Galatasaray’daki tek golün asistini yapan Sergio’yu ilk 11 tahtasına yazmış.
Başlangıç düdüğü ile birlikte 2 takımın genel şablonu kendini ele verdi aslında. Galatasaray cephesinde Ziyech istekli şekilde maça başladı. Kenardan aldığı topları merkeze inerek ve hatlar arasını besleyerek efektif kullanmaya çalıştı. Ek olarak Sergio maçın ilk devresinde defansif aksiyonlar dahil iyi bir maç çıkardı. Galatasaray bugün Kerem – Icardi bağlantısını 2 kere net şekilde kullandı (29’ ve 37’) fakat bunlar sonuçlandırılamadı. Öte yandan Kerem Aktürkoğlu günden güne eleştirilerle birlikte çöküşe sürüklenirken maç özelinde 2 net pozisyona girdi fakat buradan da sonuç çıkmadı.
ÖLÇÜLÜ YAKLAŞIM KAYBEDİLİYOR
Kerem Aktürkoğlu konusunda taraftarın fazlasıyla acımasız olduğunu vurgulamak istiyorum. Böylesine çok yönlü bir oyuncuyu böylesine basitçe harcamak bana hiçbir yönden makul gelmiyor. Hem taraftar bu şekil devam eder hem de Kerem bu şekil devam ederse Kerem’in de tıpkı Yunus gibi takımdan ayrılması muhtemel gibi duruyor. Kim böyle bir ortamda bulunmak ister? İlk sezonunda takıma hızlı adapte olmuş, sonrasında takımın tek umut kaynağı olup harikalar yaratmış, hemen diğer sezon yıldızlarla dolu kadroda tam paket denilen türden oyuncu profiline dönüşmüş, yetmemiş üstüne asist kralı da olmuş oyuncu olarak buradaki misyonunu tamamlamış diyebiliriz hepimiz. Lakin o benimsediği kulüpte kalıp Şampiyonlar Ligi'nde forma terletmek istedi. Galatasaray’ın ön alandaki oyuncularına bakalım, Icardi hariç tamamı dripling seven ve topla ilişki içinde olmak isteyen oyuncular. Buna paralel olarak dünyanın her yerinde dripling yapan oyuncu top kaybı yapmaya da mahkumdur. Evet Kerem bunun sınırını aşabiliyor ama biraz daha sükunetli yaklaşmak sağlıklı olacaktır diye düşünüyorum. Yorum ve takdir sizin.
Takımda statik bir tempo türü hâkimdi. Yani fazlasıyla durağan, mobil olmayan. Okan Buruk’un diğer eleştirildiği nokta ise neredeyse haftalarca hiç rotasyon yapmadan takımı yoğun fikstürde bu haftaya kadar getirmiş olmasıydı. Icardi iğne ile sahaya çıkıp fedakarlık yaparken bu iş Galatasaray için artık tatsız duruma doğru yol almaya başladı. Dünya’nın en iyi golcüsü bile olsanız o meşin yuvarlağa idmanda her gün vurmazsanız üzgünüm yontulursunuz, körelirsiniz. Futbol maalesef nankördür…
HATAYSPOR’A İLAÇ
Volkan Demirel’in Hatayspor’u ligde 3 maç üst üste mağlup olduktan sonra kazanmayı başardı. Bu da takımın gelecek haftalardaki özgüvenini yukarı çıkaran unsurlardan olacaktır. Takımı genel olarak uzun metrajlı toplar kullandı ve topun indiği yere hızlı oyuncularla gitmeyi hedefledi. Zaman zaman ise tamamen kapanıp çok oyuncuyla hızlı çıkışlar gerçekleştirdi ki başarılı sonuçlar aldı. Goller dışında üçüncü gole de gidip maçın fişini çekebilirdi. Ek olarak Hatayspor, topsuz oyunda 5-3-2 / 5-4-1 / 6-3-1 şeklinde dizilip sahaya geniş biçimde yerleşti. Ki bazı sekanslarda bunun dezavantajını yaşadılar ancak aslan cezayı kesemedi.