Galatasaray, kendi yarattığı kaosun içinde öyle ya da böyle 6. haftaya gelmeyi başardı. Jose Mourinho'nun Fenerbahçe'si karşısında kozlarını oynayan sarı - kırmızılılar bu sınavı da başarıyla verdi.

''İletişim stratejisi''

Jose Mourinho'nun sezon başından bu yana verdiği demeçler, Okan Buruk'u ve Galatasaray'ı sürekli bel altı vurma çabaları sahaya tezahür etmedi. Hatta ters tepti.  Mourinho'nun söyledikleri soyut şekilde havada beklerken, Galatasaray'ın Kadıköy'den galibiyetle ayrılmasından sonra atmosferden tamamen silindi. Bu tavrını, söylemlerini ''iletişim stratejisi'' adı altında betimlemeye çalışanların da bu maçtan sonra avuçlarında avuntu niteliği taşıyacak hiçbir şey kalmadı. Mourinho'nun rakibe yönelik yaptığı ''iletişim stratejisini'' kendi camiasına da yapmasını beklerdim doğrusu... Basın toplantısına çıkıp, takımı toplayarak bir stratejiyi de kendi cephesinde deneyebilirdi. Taraftarı sakinleştirmek varken, köpürtmüş oldu. Halbuki bir ''iletişim stratejisi'' yeterdi(!) Evet, bu oyun bir puzzle ise bunun bir parçası da elbette iletişim. Lakin, futbolun sahada oynandığını hafızalardan silmemek gerekir. Aksi takdirde kalite olarak gömülmeye mahkumuz.

Kim, kimin seviyesinde?

Mourinho'nun kalitesini, özgeçmişini yargılamak haddimize değil, çarpılırız. Fakat, gelinen noktada Mourinho'nun bazı inatları aslında kendisine ket vurmaya başlamıştı, farkına varamadı. Fenerbahçe, -İsmail Kartal sonrası- 'büyük maçlarda refleks gösterilsin, bu tür derbileri kazanarak şampiyonluğu sağlamlaştırsın' mottosuyla Jose Mourinho'yu getirdi. Ancak sevgili Cüneyt Kaşeler'in sözüyle bu noktaya temas etmek isterim: ''Fenerbahçe Mourinho seviyesine çıktığı için değil, Mourinho bu seviyeye düştüğü için Fenerbahçe hocası.''

Özgüven ivmelenmesi

Okan Buruk ve oyuncuları, Galatasaray'ın çalkantılı dönemini referans alıp sahaya yansıtmadı. Hoca ve ekibi kaotik ortamda pasifize olmadı, tam tersine bundan beslendi. Young Boys faciası sonrası derbiye kadar 5'te 5 ile gelmek en büyük avuntuydu. Fenerbahçe karşısında alınan bu net galibiyet ile ağzı sulanmış şekilde bekleyen Galatasaray'ın içindeki yapılar, sessizliğe bürünecek. Taraftar ise takımının arkasına aldığı esintiyi, rüzgara çevirecek. 

Para değil Sara

Verilen bonservis bedeli nedeniyle seslerin yükseldiği, Sara'nın kalitesinin sorgulandığı periyotlardan geçtik. Bir oyuncunun her hafta gününde olmaması çok doğaldır. Fakat, Sara'nın ilk günden beri kumaşını görmemek için ısrar edildi diye düşünüyorum. Etkili kullandığı serbest vuruşları ile yavaş yavaş eleştiri oklarının azaldığını gördük. Potansiyelinin çok daha fazlasını vermeye başladı Sara. Kadıköy çimlerinde ise fantastik bir gol attı. 

Galatasaray iki golünü taçtan üreterek buldu. Jose Mourinho bu konuya da değindi, '' 2 golü taçtan yedik'' dedi. Mourinho'nun bu açıklaması çok değerli ve oyuna aslında kıymet gösterdiğini bizlere anlatıyor. Buradan ders çıkaracağı da su götürmez bir gerçek.

Bu sezonun jokeri

Galatasaray, 2 sezon üst üste yaşadığı şampiyonluğunda farklı farklı jokerler çıkardı. Rashica, Berkan, Kaan Ayhan, Ziyech, Barış... Sezonların önemli periyotlarında sahneye çıktı. Bu sezona damga vurmasını beklediğimiz oyuncu ise Yunus Akgün. Özellikle Galatasaray'ın kanat derinliğinin azalmasıyla birlikte, ''ben bu takımda artık oynarım'' düşüncesi Yunus'a konfor alanı olabilir. Kafasının bir kenarında sürekli ''acaba oynar mıyım, başka takıma mı gitmeliyim'' soruları bulunmayacak. Kafasını bulandıran, başını döndüren işlerle uğraşmadan tamamını sahaya verebilecek. Bu onun adına büyük bir şans. Aynı zamanda son şans...