Galatasaray, ligin 2. haftasında hata yapmadan yoluna devam ediyor. Peki göze çarpanlar ne olacak? İşte detaylar...

Galatasaray ilk yarının ilk 15 dakikalık periyotunda Muslera’nın da dahil olduğu uzun top denemeleri ile etkili olmaya çalıştı. Bunun sebeplerinden birisi de elbette Konyaspor’un -çok şiddetli olmasa dahi- önde baskı uygulaması idi. Konyaspor, Galatasaray’ı bu tercihe itti. Buna bağlantılı olarak geriden oyun kurmakta zorlanan Galatasaray’da gözler Davinson Sanchez’i aradı. Sanchez, ne zaman topla buluşsa -çok yüksek bir yüzdeyle- topu dikine oynuyor. Eğer takım arkadaşıyla arasında ciddi bir mesafe varsa topu dikine oynama konusunda topla birlikte ileri çıkmaktan da çekinmiyor. Bu denklemde elbette Galatasaray 2. bölgeye, yani orta sahaya daha hızlı geçiyor. Bu da dolaylı yoldan oyunun merkezini kontrol etmenizi, oyuna daha çok dikte etmenizi sağlıyor.

...

Merkez demişken...

Antrenmanların yoğunluğu sezon başında elbette herkese sirayet ediyor. Oyuncuların ritim bulması için haftaların akması gerekiyor. Fakat 'herkesin' dışında tutabileceğim bir oyuncu var: Lucas Torreira... Sanki 25. haftada bir maç oynuyor hissiyatı veriyor. Torreira, 10 maç oynuyorsa yarısında en iyisini oynar, diğer yarısında ise standartını oynar. Standartının şaştığı maç ise bir elin parmağını geçmez.

...

Galatasaray oyunu bir şekilde açıyor, gol buluyor ama set oyununda eksiklikleri olduğu su götürmez gerçek.

Galatasaray’ın ürettiği pozisyonların baş rollerinde Kerem Aktürkoğlu ile Barış Alper Yılmaz vardı. Ek olarak bu ikiliye kontak işlevi gören Dries Mertens…(özellikle sağ kenarda Barış Alper ile yaptığı işler değerliydi) Kerem Aktürkoğlu’nun, Galatasaray’ın hücum repertuarına nasıl renk kattığını da gördük. Hücum aksiyonlarının köşe vuruşu ile tamamlanması sonucunda köşe vuruşlarından (sadece ilk yarıda 6 köşe vuruşu) Galatasaray’ın etkili olamayışı da bu maç özelinde göze çarpan bir diğer noktaydı elbette.

Galatasaray’ın genel bir problemi var; eline sazı alıp şov yapacak oyuncunun olmayışı veyahut henüz sahaya tezahür etmemiş oluşu…Elbette ligin 2. haftasındayız, takımların uyum süreçlerini göz önünde bulundurmalıyız fakat Galatasaray’ın ilk 11 tahtasındaki 9 oyuncu geçen sezon beraber şampiyonluk yaşamış oyunculardan oluşuyordu. Galatasaray’ın oyun şablonundaki en önemli silah kuşkusuz ön alan baskısıyla beraber gelen oyun iştahıydı. Henüz çok erken lakin hazırlık maçlarında ve sezonun bu iki maçında 'takımın genelinde' yükselen bir grafikten bahsedemeyiz. İstisnalar var. Ama istisnalar kaideyi bozmuyor.

Lakin her şeye rağmen Galatasaray takımı -set oyununda defoları fazlasıyla olmasına rağmen- oturmuş bir düzene sahip olduğu için bu tür maçları bir şekilde aşabiliyor. Hala güçlü ve etkili bir oyunları var. Bu sezon Galatasaray için belirleyici olacak noktalardan belki de en önemlisi: ‘’gol yememek’’ olacak. Tüm şampiyonluk adayları için geçerli bu. Ama diğer adayların kadro olarak yenilendiğini düşünürsek, onlar oyunun ön taraftaki sorunlarını da zamanla çözmek için mesai harcayacak. Galatasaray, bu yönden avantajlı konumda. Sakin olduğu sürece bu sezonun da en büyük favorisi olacaktır Galatasaray. Okan Buruk'un oyuna sonradan yaptığı hamleleri ise yerinde buldum diyebilirim.

Konyaspor ciddi bir tehdit oluşturmasa bile Galatasaray’ın merkezini zaman zaman hızlı geçebildi, ardından topu kanatlara yönlendirerek pozisyon üretimleri sağladı. Burada Galatasaray’ın sağ bek ve sol bek eksikliği de gün yüzüne çıkmış oldu. Jelert’in takıma hızlıca adapte olması elzem bir detay artık. Özellikle merkeze doğru yerleşip orta alanı yoğunlaştırmak, hatlar arasını kontrol etmek, rakibi olabildiğince geriye doğru ittirmek ve oyunun merkezine hâkim olmak Jelert ile daha mümkün. Kağıt üstünde Jelert transferi doğru bir hamle gibi gözüküyor ama tüm detayları süreç bizlere gösterecek. Bazen a dediğimiz b çıkabiliyor. Futbol da böyle bir oyun…