Futbolda, özellikle büyük kulüplerin son zamanlarda karşı karşıya kaldıkları en büyük dilemmalardan biri: “Başarı baskısı vs rotasyon”

Bir yandan camiaları tarafından kulüplerimizin üzerine yüklenen şampiyonluk / başarı baskısı, diğer yandan da  yoğunlaşan maç takvimlerinin takım üzerinde yarattığı olumsuz etkiler ve bu etkileri gidermek için sahaya rotasyonlu kadroların sürülme zorunluluğu.  

UEFA organizasyonlarında bu seneden itibaren uygulanmaya başlanan yeni format ile özellikle Avrupa kupalarında mücadele eden takımlarımızın fikstür yoğunluğu ciddi bir şekilde artmış durumda. Bu durum da takımlar üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor ve oyuncular hem fiziksel hem de mental olarak geçmiş yıllarla karşılaştırıldığında çok daha fazla yoruyor.  

Yoğun maç fikstürleri aynı zamanda psikolojik olarak da oyuncuları olumsuz bir şekilde etkilemekte. Özellikle hem Avrupa’da hem de ligde başarıyı hedefleyen takımların oyuncuları kendilerini devamlı olarak baskı altında hissederler ve bu baskı, oyuncuların zaman zaman mac içinde konsantrasyonlarının düşmesine ve kendilerinden hiç beklenmeyen hatalar yapmalarına sebep olabilir.

Avrupa'da başarı hedefleyen takımlar, bu yoğun tempoyu kaldırabilmek için kadro derinliğine ve bu kadroların bütün bileşenlerine güvenmek ve ellerindeki oyuncuları bazı maçlarda rotasyon yaparak en efektif şekilde kullanmak zorundadırlar. 

Ancak şu da bir gerçek ki; rotasyonlu kadrolar skor olarak her zaman istenilen sonuçları alamayabilir. Takım içindeki uyum ve dinamizm rotasyondan olumsuz etkilenebilir. Büyük takımlar her ne kadar çoğunlukla üst düzey oyunculardan kurulu kadrolara sahip olsalar da oyuncular, rotasyon yapılan maçlarda bütünlük ve birbirini tamamlama açısından ciddi sıkıntılar yaşayabilir ve bazı maçlarda beklenilen sonuçları elde edemeyebilirler. Bu duruma örnek olarak geçtiğimiz hafta Galatasaray’ın Kasımpaşa karşısında yaşadığı puan kaybını gösterebiliriz. 

Fakat bütün bu olumsuz etkilerine rağmen kulüpler artık daha zorlu ve daha uzun olan maç takvimleri boyunca oyuncularını korumak, sakatlık ve mental olarak tükenme risklerini minimize etmek için rotasyon yaparak kadrolarını daha efektif kullanmak zorundadırlar.

Kadronun efektif kullanımında strateji ve planlamanın önemi çok büyüktür. Bu süreçte teknik direktörlerin takımın maç içi dengelerini gözetmesi ve oyuncu psikolojilerini iyi yönetmesi aynı şekilde büyük önem taşır. Teknik direktörler, yoğun maç trafiğinde  hangi oyuncuları dinlendireceklerini, hangi maçlarda risk alacaklarını ve hangi maçlarda tam kadro sahaya çıkacaklarını çok dikkatli bir şekilde planlamak zorundadır. Avrupa’da başarıya oynayan takımlarımız için bu planlamanın düzgün yapılması sezonun kaderini belirleyen en önemli unsurlardan biridir. 

Sonuç olarak, yoğun fikstürlerde rotasyon yapmanın uzun vadede faydalı olduğu bir gerçektir. Hem ligde hem de Avrupa kupalarında zirveyi hedefleyen Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray gibi takımlar, sıkışık maç trafiğinde oyuncularının sakatlık yaşamaması ve performanslarının düşmemesi için ne olursa olsun sezon içinde stratejik bir planlama çerçevesinde rotasyon yapmayı bir zorunluluk olarak görmek zorundadırlar.