Eveeet. Vincenzo Montella başarılı mı, başarısız mı diyip yanına kocaman soru işareti ile önünüze bir bomba bıraksam…

Eveeet. Vincenzo Montella başarılı mı, başarısız mı diyip yanına kocaman soru işareti ile önünüze bir bomba bıraksam…

Vincenzo Montella’ya başarısız dersek dilimiz yanar. Bulunan konum gereği, oluşan sinerji gereği başarısızlığı ön plana çıkarmak aptallık olur. Kocaman bir FAKAT.

Halka indiğin zaman, kahvelere, sokaklara indiğin zaman başarısız.

Vincenzo Montella, tüm oluşan bu kaosun içinde kaybolup gitmedi. Bence en can alıcı kısım burası. Kafasını futbola vermeye, oyun felsefesini takıma -tabiri caizse- yedirmeye çalıştı.

Önceki yazımda da belirttim. Vincenzo Montella, geldiği ilk günden beri mevcuttaki oyunu oynatmak için çalıştı. Avrupa Şampiyonası serüveninde ise eleştiri almasına rağmen forvetsiz oyununu oynatmaktan çekinmedi. Hiç bir şekilde geri adım atmaması, oyunu sorgulamıyor anlamına gelmiyor. Tam aksine oyuncu profilleri gereği, oyunu doğru şablona oturtmaya çalışarak, bizlere yansıtmak istediği soyut tabloyu somutlaştırmak istiyor sadece. Ayrıca oyuncu grubunun da hocaya inancı var diye düşünüyorum. Eğer Vincenzo Montella ile yola devam etme konusunda bir ikilem yaşanıyorsa, oyuncu grubunun görüşü burda en değerli faktör olmalı. Aksi takdirde sokağın nabzını tutmaya kalkarsan eşik değerleri çok değişkenlik gösteriyor.

Özetle: Hocanın iyi bir A planı var fakat oyuna dokunamayışı/dokunmayışı -ki dokunuş yapmamakta bir dokunmaktır, sonuçta o da bir tercih- ona eleştiri oklarını beraberinde getirdi.

Çeyrek finaldeki Hollanda maçını kendi içinde derin bir şekilde tartışabiliriz. Fakat genel hatlarıyla okumak gerekirse 90 dakikayı periyot periyot okumak elzem olacaktır.

İlk 15 dakika Hollanda, istediği şekilde oyuna hâkim olabilidi fakat bu süreçte tedbiri elden bırakmak istemediler. Tek maç ve dakika henüz 15 olmamış, yani hatanın faturası ağır olur… O yüzden frene basa basa kalemize yaklaşmayı tercih ettiler.

15-45 periyotunun tamamiyle hâkimi bizdik. Bu A planının kusursuza yakın çalıştığının göstergesi. Rakip üstümüze geldiğinde çok doğru yerleştik, rakip beklerinin etkinliğini sınırladık. Ek olarak topla oynadığımız dakikalarda fazlasıyla hücum aksiyonuna girebildik. Bunlar bize köşe vuruşu ve serbest vuruşu olarak, -tabiri caizse- elektrik, su olarak döndü. Golü de böyle bulduk.

Fakat ikinci yarı Koeman forvet hattını ikiledi. Bu hamlesi dolaylı yoldan arkada açık verebileceği ihtimalini doğurdu. Montella, bu ihtimali ya göremedi, ya da görüp hamle yapmamayı tercih etti. Oysa arkadaki etkinliği güçlendirmek adına maç özelinde etkisiz olan Kenan Yıldız, kenara alınabilirdi. Maçın fişini çekebilme, tam portakala kesik atabilme ihtimali varken Kerem Aktürkoğlu tercihi, ya da en öne Cenk Tosun tercihi daha erken gelebilirdi.

Elbette burada ahkam kesmek kolay. Maç bitmiş ama nafile… Dilde kemik yok ki.

Kaptan Hakan Çalhanoğlu, turnuva tarihine geçen kurtarışı ile Mert Günok, betimleyemediğimiz gücü ile Barış Alper Yılmaz, tanımını yapmakta zorlandığımız Ferdi Kadıoğlu, yaşını kestiremediğimiz olgunluğu ile Arda Güler, potansiyeli ile Kenan Yıldız, ‘görev adamı’ tanımının karşılığı Kaan Ayhan, eleştiri yağmur yağmur kafasına yağarken mücadelesini vermekten, sınırlarını zorlamaktan geri durmayan Samet Akaydın… Listeyi yaz yaz bitmez, uzar da gider.

Ülke içinde birleştiğimiz nadir olgulardan biri olduğunuz, sokakta meşin yuvarlağa vuran çocukların rüyalarına misafir olduğunuz ve en önemlisi bir milleti egosuz şekilde layığıyla temsil ettiğiniz için teşekkür ederiz.  Tünelin ucu yakın, başaracaksınız…