F grubunda mücadele eden A Milli Takımımız grubu 6 puanla ikinci bitirerek son 16 turuna kalmayı başardı!

3-4 gündür gerek dijital ortamlarda (yani sosyal medyada) gerekse konvensiyonal medyada Türkiye Milli Takımı üzerinde bazı ‘’kaotik’’ konu başlıkları ön plana taşındı. Ki aslında basının asıl görevi: vatandaşın dillendirmek istediği şeyleri kamuoyu ile paylaşmasıdır. Lakin bir fırın ustası nasıl bir hamurun içerisine kabartma tozunu fazla kaçırınca gereğinden fazlaca ve bir o kadar da gereksiz kabarıklık elde ediyorsa, yani kaotik bir görüntü onu karşılıyorsa bazı insanlarda milli takım özelindeki eleştirinin dozunu kaçırmakta epey bir ustaydı ve bu ‘’ustalar’’ kaotik ortama sebebiyet vermişlerdi…

Çok ağır eleştirileri ben de yaptım. Fakat eleştirilerimin en büyük odağı asla oyuncular özelinde olmadı çünkü ne kadar saf, ne kadar temiz ve ne kadar kaliteli oyunculara sahip olduğumuzu biliyorum. Çoğu fazlaca genç. Bu gençler, aslında çok büyük bir sorumluluğu yük olarak taşımaktalar, sadece bazılarımız farkında değil. Şu ana kadar günahlarıyla ve sevaplarıyla bu yükü taşımayı başardılar. Teknik ekibe, özellikle Montella’ya yaptığım eleştirileri ise olabildiğince seviyesinde tutmaya çalıştım. En azından haddimi aşmadım.

Takımımızın saha içi oyununa odaklanmak isterim. Ki bundan önce oynadığımız Gürcistan ve Portekiz maçlarında fazlasıyla oynadığımız oyunu -saha için nezdinde- eleştirdim. Bu maç özelinde de eleştireceğimiz pek çok nokta olduğu su götürmez bir gerçek(ancak bu sefer bu güzel tablonun keyfini çıkarmayı hak ettik diye düşünüyor, dolayısıyla biraz daha haddimi bilmek istiyorum.) Üstelik Vincenzo Montella’nın 1 adım ileriye gittiğini söylemekte bile zorlanırım. 15-20 senelik bir hoca kariyeri, üstelik İtalyan… Böylesine bir insana ders vermeye bizim çapımız yetmez. Fakat önceki yazımda da belirttim: Kulüp çalıştırmakla milli takım çalıştırmak farklıdır… ‘’Hemen hocayı yiyin’’ diyenlere, ‘’susun, şu gruptan hele bir çıkalım sonra konuşuruz’’ diyenlere de hiç bir zaman hak vermedim. Çünkü ben ve benim gibi yazan, çizen veya konuşan büyüklerim ve küçüklerim sadece salt olarak ‘eleştirdi/eleştiriyor’ işimiz bu. Bizi ileriye taşıyacak en büyük unsur da bu.

Ha evet, ‘’sabreden derviş, muradına erermiş.’’ Belki biz de yanılır muradımıza ereriz. Bunu kim istemez…

Özetle: Kaptan dümendeydi ve golünü attı. Dümeni kaptandan alan Cenk Tosun, dümeni kırdı.

Dümen kırıldı, yeni rota belirlendi.

İnancımızı ateşledik, ümidimizi körükledik.

Yanan kaotik ortama gölge düşürdük.

Leipzig’de oynanacak bir rövanş var: Avusturya!