Fenerbahçe, Atletico Bilbao karşısında 2-0’lık skorla sahadan mağlup ayrıldı.
Beşiktaş karşısında alınan yenilgiyle birlikte, hem saha içinde hem de saha dışında bu sezonun en karamsar haftasını yaşıyorduk. Mourinho gibi bir efsanenin yönetiminde olmamıza rağmen ligde 6 puan gerideyiz ve taraftarın umutlarını kırıldı.Üstüne bir de aynı sezon Avrupa’da da hayal kırıklığı yaşamak, hem duygusal açıdan hem de yıllardır beklediğimiz o “Mourinho’lu Fenerbahçe hikayesi” için büyük bir darbe oldu.İşte bu yüzden, Atletico Bilbao karşısında kazanmak sadece bir galibiyet değil, aynı zamanda bu hikayenin devamını yazmak için şarttı!
Ligde Galatasaray ile aramızda 6 puanlık bir fark var. Bu farkı kapatmak için sezonun ikinci yarısında onların sahasında galip gelmek zorundayız.Ancak iş burada bitmiyor. Avrupa Ligi’nde ilk 8’e kalamazsak, playoff oynamak zorunda kalacağız. Üstelik bu playoff maçı, Galatasaray derbisinden hemen önceki hafta içi oynanacak. Yani, Avrupa’da devam etmek için mücadele edemezsek, bu sadece Avrupa hedeflerimizi değil, ligdeki hedeflerimizi de doğrudan etkileyecek.
Bu yüzden bugün sahaya çıkarken tek parola ilk 8 olmalıydı.Ancak maç öncesi röpörtajda bunun tam tersini hissettim ve hayal kırıklığına uğradım.Geleceği düşünerek bu bilinçle sahada bir karakter koymak ve taraftara yeni bir umut vermek zorundaydık.
Maça çok yüksek bir konsantrasyonla başlayan Fenerbahçe, Samet Akaydın’ın yaptığı bireysel hata nedeniyle adeta durakladı. Tribünlerin ilk dakikalarda alev alev yanan coşkusu, bu hatayla birlikte sönmeye başladı. Bu kadar sık bireysel hata yapan bir oyuncunun, Mourinho, Motella ve Jesus gibi üç kariyerli yabancı teknik adam tarafından sürekli tercih edilmesi gerçekten dikkat çekici. Samet’in bazı hamle özellikleri ve ileriye çıkıp oyuncu karşılama konusundaki meziyetleri elbette değerli, ancak bu kadar kritik anlarda yaptığı bireysel hatalara nasıl tahammül ediliyor, anlamak zor. Bu tercihlerin arkasındaki düşünce gerçekten enteresan ve sorgulanmayı hak ediyor.Hata sonrası maça bir türlü giremedik ve ilk yarı sonunda 2. Golü de kalemizde görerek kabus bir akşama yelken açtık.
Bu dağılmış atmosferde, oyuncular ikinci yarıda da herhangi bir reaksiyon gösteremeyince oyun tamamen Atletico Bilbao’nun kontrolüne geçti. Fenerbahçe, oyun gücü açısından dengesiz, reaksiyon göstermekte zorlanan ve bireysel hatalara açık bir takım görüntüsü sergiledi. Samet’in yaptığı hatanın ardından ikinci golde de Mert Müldür’ün kritik bir bireysel hatası devreye girdi. Üstüne, Mert’in kırmızı kart görmesiyle sahada ufacık bir umut kırıntısı dahi kalmadı.Maçın geri kalanında Atletico Bilbao rölanti oyun tercih etmese çok daha vahim bir sonuç olabilirdi.
Beşiktaş yenilgisinin getirdiği moral bozukluğunun ardından, tribünlerde biriken hayal kırıklığı artık taşma noktasına ulaştı. Bu maça bağlanan umutlar da tükenince, Fenerbahçe tribünlerinde istifa sesleri yükselmeye başladı. Yıllardır süregelen başarısızlıkların birikimi, bu sezon Mourinho gibi bir efsanenin varlığına rağmen çözüme ulaşamamış gibi görünüyor. Bu atmosferde, takımın ve camianın toparlanması artık her zamankinden daha zor bir hale geldi.