Fenerbahçe, Trendyol Süper Lig’in 14. haftasında Gaziantep FK’yı konuk ederken, sadece üç puan için değil, aynı zamanda şampiyonluk yarışında reaksiyon göstermek için sahaya çıktı.
Beşiktaş derbisi öncesi bu maç, sadece bir maç değil, Fenerbahçe’nin gücünü ve iddiasını ortaya koyacağı bir fırsattı. Galatasaray’ın kendi sahasında uzun bir aradan sonra puan kaybetmesi, bu maçın psikolojik değerini daha da artırdı. Bu yüzden Fenerbahçe bugün yalnızca kazanmakla yetinmemeli, gövde gösterisi yaparak kazanmalıydı.Ancak öyle olmadı.
Bugün sahaya çıkan 11’de sezon başında eksikliğini hissettiğimiz bir detay vardı: Tadic ve İrfan Can birlikte sahada. İkisi de oyunu hızlı düşünen topu hızlandırarak oynayan ve teknik kapasiteleriyle öne çıkan isimler. Önde ise boşlukları değerlendiren En-Nesyri ve Oğuz Aydın gibi tamamlayıcı oyuncularla birlikte bu kurgu, kağıt üzerinde taraftarların özlemini duyduğu bir düzen. Bu, yalnızca bir taktik hamle değil; sezonun geri kalanında güçlü bir mesaj vermek adına da kritik bir tercihti.
Bu maç, Fenerbahçe’nin yarışta sadece var olmak için değil, liderliğe ve sahada karakter koymaya ne kadar hazır olduğunu göstereceği bir sınav. Bugün sahada bir gövde gösterisi izlemek, hem taraftarlar hem de camia için en büyük beklenti içimdeydi.
Tam da beklediğimiz gibi, Fenerbahçe maça müthiş bir coşkuyla başladı. Daha 2. dakikada, İsmail’in yaptığı baskı ile kazandığı top, formda El Nesry’nin alanı harika kullanması ve şık bir asistle taçlandı. Oğuz ise tam zamanında yaptığı koşuyla golü attı ve adeta maça golle başladık. Giderek oturan oyun kurgusu ve ligin dinamiklerini doğru anlayan bir teknik ekiple, bu coşku sahaya net bir şekilde yansıdı. Fenerbahçe’nin bu kadar erken öne geçmesi, hem takım hem de tribünler için ekstra bir motivasyon oldu.
Henüz 8. dakika dolmadan Fenerbahçe, El Nesry ile ikinci net pozisyonunu yakaladı. Golle sonuçlanmasa da sahaya koyduğu enerji, maçı erkenden bitirme isteğini net bir şekilde gösteriyor. Takımın coşkusu ve iştahı, hem tribünlere hem de rakibe güçlü bir mesaj verse de Gaziantep FK, 15. dakikadan sonra doğru paslarla oyunu Fenerbahçe yarı sahasına yıkmaya çalıştı. Açıkçası, bu durum rakibin maça iyi hazırlandığını gösteriyor. Ancak Fenerbahçe adına olumlu olan şey, tüm takımın, santrfor da dahil olmak üzere, topun arkasına hızlı bir şekilde geçme refleksi sergilemesiydi.Yine de, takım savunması bilinçlense bile, sık sık değişen stoper ikilisinin bazı anlarda bireysel hatalar yapabilmesi, bu disiplini zaman zaman sekteye uğratıyor. Savunmanın merkezindeki bu uyum sorunları, rakiplerin tehlikeli pozisyonlar üretmesine fırsat verebiliyor. Fenerbahçe’nin savunma düzeninde bu eksikliği gidermesi, uzun vadede istikrar adına kritik bir hamle olacaktır.
Konuk takımın direncini kırmak için Fenerbahçe’nin mutlaka ikinci golü bulması gerekiyordu. Ancak ilerleyen dakikalarda cılızlaşan ataklar golle sonuçlanmayınca, Gaziantep cesaret kazandı ve ataklarını giderek daha tehlikeli hale getirdi.Fenerbahçe ön hattı geri koşmaya başlayınca yoruldu ve nitekim, 42. dakikada gelen golle durum 1-1 oldu. Bu, Fenerbahçe’nin maçı erken bitirme fırsatını değerlendiremediği ve rakibine alan tanımanın bedelini ödediği bir kırılma anıydı. Maçın kontrolünü tamamen ele almak yerine rakibin direncini güçlendiren bu durum, savunmadaki bireysel hataların da devreye girmesiyle beraber skoru dengeye taşıdı.İyi başlayan oyun, kaotik bir ilk yarı oyunu ile sonuçlandı.
2. Yarı Maximin ve Amrabat oyuna girdi.Fenerbahçe uzun dönemden sonra ilk defa 2 kanadında safkan kanat oyuncu profiline döndü.Beklentilerin uzağında biten ilk yarı sonrası bu değişiklikler oyunu biraz daha üretken yapsa da skoru değiştiremedi.Son yarım saate girerken Gsnin puan kaybettiği haftada bu durum takımı ve tribünleri gerdi.
Fenerbahçe, ikinci yarıda istikrarlı bir şekilde atak devamlılığı sağladı ve kapalı Antep savunmasında sayısız duran top fırsatı buldu. Beklenen an ise Becao’nun duvarı yıkmasıyla geldi. Fenerbahçe, temposunu düşürerek ve sahada fiziken hazır oyuncularla kalarak rakibin savunma arkasında boşluklar yakaladığı maçı, Dzeko’nun Van Persie’yi andıran mükemmel vuruşuyla kaostan bayrama çevirdi. Bu galibiyet, harika bir performanstan çok, akıllı bir oyun planıyla geldi. Fenerbahçe belki büyüleyici değildi, ama doğru zamanda doğru hamlelerle maçı kazanmayı başardı.