Yaklaşık iki haftalık bir aranın ardından Fenerbahçe, evinde Hatayspor’u konuk ederek lige geri dönüyor. Hatayspor’un mevcut durumu ve şampiyonluk yarışının Fenerbahçe için neredeyse sona erdiğini düşündüğümüzde, bu maçı teknik açıdan değerlendirmek pek anlamlı görünmüyor. Çünkü takımın saha içindeki performansından çok, bu mental kırılganlığın nasıl aşılacağı daha önemli bir gündem maddesi haline gelmiş durumda.
Geçmişte, Fenerbahçe taraftarı, takımının durumu ne olursa olsun, onu daha büyük bir özlemle beklerdi. Ancak, hem saha içi hem de saha dışındaki on yıllık birikimin ardından, Ocak ayının ilk günlerinde şampiyonluktan kopmuş bir şekilde lige dönmek, Fenerbahçe’yi beklemenin heyecanını da azaltmış durumda.
Özellikle Galatasaray’ın saha dışındaki gücünün, saha içine korku salarak hakemlerin gördüklerini dahi çalamaz hale getirmesi, aradaki fark 11 puan olsa bile bu tutumun Galatasaray lehine asla değişmemesi, Fenerbahçe’nin kırılgan yapısıyla birleşince camia adına çok olumsuz bir tablo ortaya çıkarıyor. Buna tepki veremeyen ve durumu yönetemeyen Fenerbahçe yönetimiyle birlikte, Türk futbolu artık Fenerbahçe taraftarı için bir kahır, dışarıdan izleyenler için ise adeta Romanya ligi kalitesine bürünmüş vaziyette…
Yılbaşında, sosyal medyadan Hatayspor gibi zayıf bir takımı incelediğini ve yeni yıla Fenerbahçe için çalışacak kadar işinin başında olduğunu gösteren Mourinho güzel bir mesaj vermek istese de bir eleştiriyi hakediyor. Hatayspor’un muhtemelen kendi ekibinin, oyun tarzları, eksikleri ve yapabildikleri konusunda Fenerbahçe oyuncu grubu kadar bilgiye sahip olmadan maça çıkacağını düşünüyorum.Fenerbahçe takımının kafasında, kendi yapabileceklerinden daha çok, rakibe yaptırmamaları gerekenler olduğundan, bazı maçlarda ayaklar fazla geriye gidiyor. Bu durum, takımın özgüvenini ve oyun kalitesini olumsuz etkiliyor.Hükmeden takım görüntüsünden gittikçe uzaklaşan oyun , kendinen daha zayıf 17 takımın olduğu bu ligde kabul edilemez.Fenerbahçe takımı daha fazla kendi yapabildiklerine odaklanmak zorunda.
Hatayspor maçının ilk 11’ini gördüğümüzde, Levent Mercan’ın ilk kez 11’de yer alması ve 3’lü stoper hattının solunda görev alması dikkat çekiciydi. Kostic ve Osayi’nin kanat bek rolünde, önlerinde ise 2’li forvetle sahaya çıkan bir dizilim vardı. Bu yapı, devre arasının sezon başından bile daha radikal bir geçişe sahne olacağını gösteriyor. Fenerbahçe’nin bu tercihleri, oyunun hem hücum hem de savunma yönünde farklı denemelere açık bir dönem geçireceğinin sinyalini veriyor. Bu maç, yeni bir sistem arayışının ilk adımları gibi görünüyor.
Bu durum, sezon başında tercih edilen sistemin ve oyun anlayışının, oyuncu grubuna tam anlamıyla geçmediğini açıkça gösteriyor. Artık ya antrenör değişecek ya da oyuncu grubu büyük ölçüde yenilenecek. Ancak Fenerbahçe’nin, her başarısızlıkta teknik direktör değiştirme alışkanlığını bir kenara bırakıp, Mourinho ile devam ederek bu kez neşteri takıma vurması gerekiyor.
Sonuç olarak, Fenerbahçe’nin hem saha içinde hem de saha dışında yaşadığı sorunlar, taraftarın heyecanını ve beklentilerini olumsuz etkiliyor. Takımın, kendi potansiyeline odaklanarak, özgüvenini yeniden kazanması ve saha içindeki performansını artırması ligin gidişatı gereği
pek mümkün görünmüyor.Devre arası transfer operasyonu, Avrupa ligi düşünülerek yapılmalı.
Bu sezonun lig açısından kayıp olduğunu bir an önce kabullenmek ve bu süreçten elde edilecek dersleri önümüzdeki sezonun yapılanmasına yansıtmak şart. Sil baştan yapma lüksü kalmayan bu yönetim, olası bir başarısızlıkta bu geçiş sürecini nasıl yönetecek? İşte bu soru, saha dışında büyük bir kaosun habercisi olabilir. Özetle, Fenerbahçe’nin işi sadece sahada değil, saha dışında da her zamankinden daha zor.